Gitarda birkaç akor ve solo öğrendikten, bazı sevdiğin parçaları çıkartıp çalabildikten sonra, içindeki enerjiyi dışa vurmanın zamanı gelmiştir. Artık çaldığın ritmin üzerine bir de solosu çalınsın istersin. Ya da çaldığın soloya diğer bir gitar da, ritimle eşlik etsin istersin. Ve bu şekilde arayışlar başlar. Bazen gerek bile kalmaz aramaya, bir de bakmışsın ki buluvermişsin bir gitarist daha.
Sonra iki gitarist başlarsınız çalmaya. Derken bir de davulcu çıkar karşınıza. Bu arada parçaların sözlerini söylemeye başlarlar gitaristler de. Artık geriye tek bir eksik kalmıştır, grubu tamamlayıp da konserlere çıkmak için. O da ‘basçı’dır.
Bas gitar çalan birini bulmak hep çok zor olmuştur; hatta bas gitara merakı olan birini bulmak bile çok zordur.
Arayışlar sonuçsuz kalınca, gitaristlerden biri cesaret eder ve söyler isteğini diğer gitariste.
-Ne yapacağız şimdi? Kimse yok bas çalan!.. Sen bas çalsana artık!
-Ne? Nasıl ya!? Hayatta olmaz! Bas mas çalmam ben! Yoksa yok!. Hem neden ben çalacak mışım? Sen çal!
-Ne bileyim? Bir an öyle geçti içimden. Hem sende basçı tipi de var, baksana şu parmaklara!
-İmkanı yok abi. Hayatta olmaz!
Basçı olmak istemeyen gitarist, gerçekten de hiç istemez bu işi yapmayı. Bir yandan da ‘olabilir mi acaba?’ diye geçirir içinden. “Yok canım! Ne ‘bas’ı?” der sonra. Fakat içini sızlatan bir his vardır. Bu işi yapmazsa kaybedecek çok şeyi varmış gibi gelir.
Ve bas gitar çalma hissi içinde sessizce giderek büyür, yaklaşık bir hafta sonra da kesin kararını verir gitarist. Basçı olacaktır artık. Öylesine benimsemiştir ki bu işi, gitar çalmakla ilgili bütün hayalleri uçar gider sanki aklından. Arada sırada zevk için çalacağı bir çalgı gibidir artık gitar. Geleceğe dair tüm hayalleri, bas gitarla ilgili olmuştur bundan böyle…
İlk başlarda, basit hatta değersiz gibi görünen bas gitar çalma fikri, bir kez girdi mi insanın aklına ciddi ciddi, bir daha atmak zordur bu fikri akıldan. Bütün bedenini sarar, sen fark etmeden.
Öylesine fantastik bir çalgıdır ki ‘bas gitar’, çaldığın-dinlediğin müziğin, en can alıcı bölümlerini duyurur hatta yaşatır sana. Karnına tatlı ağrılar girer çalarken; kalp atışların hızlanır, heyecandan gözün görmez başka bir şeyi, kendi dünyanı yaratırsın. Sana günler, haftalar, yıllar geçti gibi gelir o an eşlik ettiğin dört dakikalık parçanın süresi.
Müzik senin için vazgeçilmez bir duyguysa; nefes almak, yaşadığının farkına varmak gibi vazgeçilmezlikleri sunuyorsa sana, yapabileceğin en iyi seçim, bir enstrüman çalarak, onun geri kalan bütün hayatına tanıklık etmesini sağlamaktır.
…