12 Nisan 1972 yılında Yalova’da dünyayla tanıştı Şebnem Ferah. İlkokulu Yalova’da , Ortaokulu Bursa kolejinde, Liseyi ise Namık Kemal Sözeri Lisesinde yatılı olarak okudu.
İlkokul yıllarında enstrüman ve solfej dersleri alan Şebnem Ferah’ın okul orkestralarında da yer almasıyla müzik serüveni başladı. Lise yıllarında Pegasus isimli bir grupla çalıştı. Pegasus’ta şarkılar söylerken bir yandan da bayanlardan oluşan bir rock grubu oluşturmayı düşünüyordu. Bu düşüncesi 1988 yılında Türkiye’nin ilk bayan rock grubu olan Volvox’u kurmasıyla gerçeğe dönüştü. Bu grup Ebru Bank, Buket Doran, Gül Ağırca,Şebnem Ferah ve gruba sonradan katılan Özlem Tekin’den oluşuyordu.
Şebnem Ferah, Volvox grubu için ODTÜ "ekonomi" bölümünü yarıda bırakıp İstanbul'a geldi. Daha sonra İstanbul'da İstanbul Üniversitesi "İngiliz Dili Ve Edebiyatı" bölümünü bitirdi.
1992-1994 yılları arasında ,Türkiye’nin çeşitli yerlerinde konserler veren ve İstanbul rock barlarında sahne alan Volvox 1994 yılında ayrılma kararı aldı.
Volvox’un dağılması Şebnem Ferah için yeni bir başlangıç oldu. Artık bireysel çalışmalar yapıyordu ve bu çalışmaların ilk meyvesi 1996 yılında “Kadın” isimli albümle meydana geldi. Bu albümün hazırlanması yaklaşık 2 yıl sürdü. Demir Demirkan, Tarkan Gözübüyük ve İskender Paydaş ’tan oluşan müzik kadrosuyla çıkardığı albümümdeki şarkıların 4 tanesinde Sezen Aksu desteği gördü. Diğer şakılar ise Şebnem Ferah’ a ait.
Albümden çıkan ilk klip ‘Vazgeçtim Dünyadan’ oldu. Bu çıkış parçasıyla Türkiye’de bir rock albümünün ulaşamadığı, alışılmamış bir satış grafiği izledi.
Daha sonra bu albümden "Yağmurlar", “Bu Aşk Fazla Sana" ve "Fırtına" adlı parçalara klip geldi. İlk konserini 4 nisan 1997 tarihinde İzmir'de "Ege Üniversite'sinde 6000 kişiye verdi.
Bu başarılı albümden sonra yeni bir albüm için kolları sıvayan Şebnem Ferah 1999 yılında kadar bir albüm çıkarmadı fakat bu arada da boş durmadı tabi. Sezen Aksu, Haluk Levent Kargo,Müzeyyen Senar ve Azerbaycan Kültür Bakanı Polat Bülbüloğlu’ na vokalistlik yaptı.
Bu dönemler Şebnem Ferah için acılı geçti.1998 yılında ablası Aycan Ferah`ı yitirdi.Bu sancılı dönemin ardından tarihler 1 Temmuz 1999’u gösterdiğinde çıkardığı “Artık Kısa Cümleler Kuruyorum” isimli albümü müzik marketlerde ön sıralarda yer almayı başardı.Bu albümden 24 haziran 1999 perşembe gününde "Bugün" 30 haziran 1999 çarşamba gününde "Artık Kısa Cümleler Kuruyorum" adlı parçalara klip geldi.
17 Ağustos 1999 tarihinde depremde babası Ali Ferah'ı yitiren Şebnem kendini bırakmayıp müziğe daha çok sarıldı.
3 Ekim 2001 tarihine gelindiğinde ise hayranlarının karşısına "perdeler" albümüyle çıktı. Apocalyptica ile yaptığı, bir diğer perdeler versiyonuyla, ilk defa uluslararası bir şeyler yapmak istediğini hissettirdi hayranlarına. İlk olarak "perdeler" ve ardından "sigara" ya çektiği kliplerle dinleyici kitlesini iyice genişletti.
15 Mayıs 2003’te ise 4. albümü Kelimeler Yetse’yi yayınladı. "Kelimeler Yetse" albümünün ilk klibi "ben şarkımı söylerken" oldu. Ardından "gözlerimin etrafındaki çigiler" 2.Klip şarkısı oldu.Son olarak ise "mayın tarlası" ile sevenleriyle buluştu.
5 Temmuz 2005 tarihinde ise ismini Karin Karakaşlı'nın kitabından esinlendiği "Can Kırıkları" adlı albümünü çıkardı. Bu albümden ilk klip "Can Kırıkları" adlı parçaya geldi.
Şebnem Ferah aynı zamanda geri vokal olarak da sahneye çıktı.
Geri vokal olarak çalıştığı sanatçılar:
Sezen Aksu
Sertab Erener
Levent Yüksel (ben senin bildiğin erkeklerden değilim)
Nilüfer (değişir dünya)
Demir Demirkan
Tüzmen (son rüya,yolculuk rüzgara)
Yaşar Gaga
Ajda Pekkan
Özlem Tekin (gel bu yaz,aşk herşeyi affeder mi?)
Tarkan (bekle,gül döktüm yollarına,eyvah,durum beter)
Çelik (yaman sevda)
Teoman
Haluk Levent (zeytinden aşımsın,anlasana)
Polat Bülbüloğlu (gel ey seher)
Cenk Eroğlu (inançsız yar,yalnız nehir,ben hep yenildim,aynalar)
Düet yaptığı sanatçılar:
Müzeyyen Senar (Sarı Kurdelem Sarı)
Müzeyyen Senar (Vardar Ovası)
Polad Bülbüloğlu (Gel Ey Seher)
Kargo (Kalamış Parkı)
Teoman (iki yabancı)
Pek çok şarkıcının birlikte söylediği (İnsanca Yaşamak)
Albümdışı söylediği şarkılar:
Değirmenler (Bülent Ortaçgil)
O dünyada ("Küçük Deniz Kızı" çizgi filmi soundtrack)
Gönülçelen (Teoman)
Ay Işığında Saklıdır (Toprak Sergen ve Aydan Şener'in rol aldığı dizifilm)
Ayrıca:
Akbank jingle
Tat Ketçap reklamında "nefessiz kaldım" adlı şarkısı kullanıldı
Kenan Doğulu ile Pepsi reklamlarında rol oynadı
2003 yılında Fanta reklamında rol aldı
Ve buraya kadar herşey mükemmel…
Şebnem Ferah’ın hayatında mükemmelin peşini bırakmaması dilekleriyle...
Şebnem Ferah'ın "Can Kırıkları" albümünün piyasaya çıkmasından kısa bir süre sonra Akşam Gazetesi'ne verdiği röportaj :
Bazı sanatçıların albümü dinledikçe beğenilir. Sizinki de böyle... Peki neden böyle bir duygu yaşatıyorsunuz?
Çünkü amacımız, bir-iki parçanın öne çıkması değil. Albümü bir bütün olarak algılanması ve beğenilmesini istiyoruz. Benim bütün albümlerimde de böyle bir duygu yaşıyor insanlar. Bu da albümün daha uzun süre dinlenmesine neden oluyor. Bu da iyi bir şey.
Albümün hazırlık aşamasını anlatır mısınız?
Geçen albüm çıktıktan sonra bir-bir buçuk yıl yoğun bir konser turnesi geçirdik. Ben, albüm çıktıktan ve onun yenilik duygusu geçtikten sonra hemen bir yerlere bir şeyler karalamaya başlarım. Yoğun konser döneminde konsantre olup ince ince çalışmaya başlayamam. Önce dinlenmem gerekiyor. Sonra da her şeyi bırakıp müziğe yoğunlaşırım. Normalde, yaptığım bir şarkıyı kayderim, ertesi gün dinlerken hoşuma giderse üzerinde çalışmaya devam ederim. Bu da bana çok büyük bir gösterge oluyor. Kimi zaman bir parça çok kısa sürede biter. Ben öyle şarkıları daha çok seviyorum. Ve insanlar da tesadüfen çıkan öyle parçaları daha çok seviyor. Martta stüdyoya girdik. Yaklaşık üç buçuk-dört ayda albüm ortaya çıktı.
Müzisyen arkadaşlarınız her zaman beraber olduğunuz isimler sanırım...
Evet. Albümün prodüktörlüğünü Tarkan Gözübüyük yaptı. İlk iki albümde de onunla çalışmıştım. Dokuz yıldır sahnede çalıştığım müzisyen arkadaşlarım yanımdaydı. Hem eğlenceli hem de çok yoğun bir çalışma dönemi paylaştık. Beraber nefes alan, bir sürü şeyi beraber yapan insanların bir arada müzik yapması çok şeyi değiştiriyor. Bazen söze bile gerek kalmadan birbirimizi anlayabiliyoruz. Bu da öncelikle işi yapan insanı da çok tatmin ediyor, çünkü insanın yaşı ve tecrübesi geliştikçe, böyle şeylerin kıymetini biraz daha fazla anlıyorsunuz.
Olgunluk Şebnem Ferahı nasıl değiştirdi?
Elbette bazı şeyler değişiyor. Birincisi bir sürü konuda ilk kez yaşamak var, ikinci-üçüncü kez yaşamak var. Tecrübeleniyorsunuz. Tecrübelendikçe tepkilerinizin boyutu da değişebiliyor. Bunlar elbette ki sözlerime yansıyor. Benim fark ettiğim en büyük yansıma ise, kendi içimde çoklukla halledebildiğimi düşündüğüm şeyleri yeniden yaşıyormuşum gibi geliyor. Kendimi daha cesur buluyorum. Müziğe o kadar emek harcıyorum ki bu da bana özgürlük alanı sağlıyor. Bunlar benim saptadığım olumlu yönler. Zaman ilerledikçe bazı olumsuz etkiler de olabilir. Hem fiziksel hem de ruhsal olarak daha kolay yoruluyorsunuz. Ama bunun da önlemini alıyorum. Çünkü yorgunken insan hiçbir şeye konsantre olamıyor. Müzik de konsantrasyon isteyen bir şey. Hayatımı bir müzisyen gibi yaşamak istiyorum. Ara verdiğim zamanlarda da müzikten kopmuyorum.
Albümdeki tüm sözler size ait. Peki Can Kırıkları nasıl doğdu?
Önceki albümden sonra şirkete gelen zarfların birinden bir kitap çıktı. Kitap, Karin Karakaşlı'ya aitti. İsmi ise 'Can Kırıkları'. Kitabın içini görmeden kafamda şarkı çalıyordu. Çok imrendim. Acıya dair güzel ve etkileyici bir ifadeydi. Ama konserler derken hemen oturup yazamadım. O kadar çok beğendim ve albümü de o kadar iyi temsil ediyordu ki, kendisini arayıp hem haber vermek hem de izin almak istedim, çünkü ilham almıştım. Çok memnun oldu. Albümün isim hikayesi işte böyle. Yani benim bulduğum bir şey değil...
Sözlerinizde bu kez aşktan çok söz etmiyorsunuz...
Bu albümde aşk çok az. Daha çok hayata bakış açımı, kendi kendime değerlendirmelerimi ve önerilerimi yansıtmak istedim. İlkel bir ahlak anlayışı, ilkel derken gelişmemiş demek istemiyorum. İnsanların uygarlıkla bütünleşmedikleri bir anlayışı anlatmaya çalıştım. Bunu da önceden oturup planlamamıştım.
Yazarken sizi neler besliyor?
Eğer üretiyorsanız, sinir uçlarınız hem kendi hem de etrafınızdaki hayat karşı çok duyarlı oluyor. İlla çok büyük şeyler yaşamak gerekmiyor. Mesela o kitaba bakıp, onu yanlış okuyabilecek veya hemen algılayabilecek biri de olabilir... Ben ikinci örnekteyim. Bu anlamda sünger gibiyim. Geçen albümde fazlaca aşka dair sözler vardı. Bunu da kendimce farklı ifade ettiğimi düşünüyorum. Bir konuda çok konuştuğunuzda aynı şeyleri tekrarlamak istemiyorsunuz. Bir yaştan sonra da insani taraf daha duyarlı oluyor. Yani ahlakın ne kadar önemli bir mefhum olduğunu görüyorsunuz. Klişeleşmiş namustan söz etmiyorum. İnsanların kendi ahlaklarını üretebilmesinin ne kadar önemli bir şey olduğunu ve bunu yapmadığımızda ne kadar büyük bir eksiklik içersinde yüzdüğümüzü sık fark eder oluyorsunuz. Demek ki, benim de içimde büyük bir etki alanı yaratmış ki, böyle sözler çıktı. Herkes nasıl rahat ediyorsa öyle yaşamalı. Ama toplu olarak yaşadığınızda sizin rahatlığınız, başkaların rahatsızlığı oluyor. Kendimce öneriler sunuyorum. Birinin duygularına çamur mu sürmek istiyorsun? Önce senin ellerin kirlenecek... Bu kirliliğin içinde önce sen olacaksın diyebilmek hoşuma gidiyor. İnsani değerlerimizi kaybettiğimizi düşünmüyorum. Herkes içinde bir yürek taşıdığı sürece bunların kaybolmasına imkan yok. Herkese mesaj vereceğim diye bir kaygım yok. Birileri bunu alıyor ve evine yani hayatına sokuyor. Zamanına ortak oluyorum. Türkiye'de artık müziğin çok içi boşaltıldı. Günlük hayatımda da sıkkınlığımı yanımdakine aktarmam. Bunu yapmak yerine anlarımızı güzelleştirmeye çalışırım. Ve birilerinin üç-beş dakikalık duygu yoğunluğuna ortak olabiliyorsam, bu benim için kıymetli bir şey. Ben bunun için hep çalışırım.
Konserleri yoğun geçen de bir sanatçısınız. Konser öncesi değişik bir ruh haline bürünüyor musunuz?
Yaklaşık 20 yıldır sahneye çıkıyorum. Son on yıldır da profesyonel olarak sahnedeyim. Ondan öncesinde de gruplarım vardı. Yani 15-16 yaşından beri sahnedeyim. Buna rağmen zaman geçip, tecrübeler arttıkça heyecanı yeneceğimi zannediyordum. Sonra anladım ki, bırakın bunu yenmeyi asla kaybetmemek gerektiğini gördüm ama heyecan bazen de ömür törpüsü olabiliyor. Biraz fazla heyecanlanıyorum. Ama bu heyecan elimin, ayağımın birbirine girmesi değil de karın ağrısı veya tansiyon düşüklüğü yaşatıyor. Sahneye çıktığım dakikada da kontrol altına alabiliyorum. Çalışkan biriyim. Çok prova yaparız. Hatta arkadaşlarım neden bu kadar çok prova yaptığımı sorar. Çünkü müzik çalarak güzelleşir diye düşünüyorum.
Sadece çalışmalarıyla var olan ender insanlardansınız. Bunu nasıl beceriyorsunuz?
Ben o alanı sevmiyorum. Klişe bir laf ama ben gerçekten kendimi değil, yaptığım şeyi sunmak istiyorum. Kendinizi sunmak istediğinizde daha çok görünebilirsiniz. Zaten her önüne gelene mikrofon uzatıyorlar, her önüne gelen de konuşuyor. Ancak benim bunu yapmama gerek yok ya da yapmakta bir anlam olduğunu düşünmüyorum. İnsanlarla karşı karşıya geldiğimde ürünümle ilgili saatlerce konuşabilirim. Fakat ben kiminleyim, nerdeyim, nerde dans ediyorum bunları abesle iştigal olarak değerlendiriyorum. Kesinlikle o şeklide yaşayan insanlara da her hangi bir şekilde lafım olamaz. Ama ben o yapıda değilim. Eğer öyle yaşıyor olsaydım yaptıklarımdan bahsedemez hale gelirdim. Yani o taraftaki yolu açtığınızda kimse size bu kız müzisyen, yetenekli gözüyle bakmıyor. Henüz özel hayatla işi arasında sağlıklı bir dengenin kurulduğuna şahit olmadım. Bir şeyler için de özel çaba harcamıyorum. Ünlü bir şahsiyet gibi değil, müzisyen olarak yaşıyorum. Zaman içinde gazeteciler, de kim ne istiyoru idrak ediyor ve saygı gösteriyorlar. Birbirimizin tercihlerine saygı göstermemiz gerekiyor.
Şimdiye kadarki çalışmalarınızdan sonra müziğinizi başka ülkelere götürmeyi istiyor musunuz?
Kim istemez ki? Ayrıca bazı gereksinimleri de barındırdığımı düşünüyorum. En son Los Angeles'a gittiğimde idrak ettiğim şey bunun rock müzik için doğru bir yol olmadığı oldu. Ben tepeden inme bir şarkıcı değilim. Bir gelişim süreci geçirdim. Her şey doğal bir şekilde ilerledi. Yani bazı şeyler için 'istiyorum' demek olmuyor. Her şeyini toplayıp, orada yaşayıp kendini sıfırdan bir kariyer oluşturmaya çalışacaksın. Bu da çocuk oyuncağı değil. Ama masa başında Türkiye'den bir artistin albümünü gönderme şeklinin de yetersiz olduğunu düşünüyorum. Başka bir dilde müzik yapacaksan o kültüre de hakim olmak gerekiyor.
Müziğin dışında nasıl vakit geçiriyorsunuz?
Çok çalışmak gerektiğini düşünen bir insan olarak, başka yaptığım şeyleri de müziğin etrafına toplamaya çalışıyorum, çünkü ancak bu şekilde kendimizi besleyebileceğimizi düşünüyorum. Çekirdek bir arkadaş çevrem var. Ailem var. Onlarla biraraya gelmek çok hoşuma gider. Zaman zaman yalnız kalmayı ve yaşayabilmeyi severim. Tek başına iyi vakit geçirmeyi becerebilen biriyim. En sevdiğim şeylerden biri de seyahat etmektir.