Müzisyenler vardır, uç seviyede enstrümanistliğe ulaşmışlardır. Gerçek birer virtüözdürler. Ulaşabildikleri kitle de ziyadesi ile o çalgıyı çalanlardır. Müzisyenler vardır, temel seviyede çalabilirler. Ancak ileri bestecilik yetenekleri ile geniş bir alanda tanınır, saygı görürler. Hatta bunlar arasından bazıları o kadar iyi bestecilerdir ki o çalgıyı daha ileri seviyede çalanlara bile bir şeyleri yeniden öğretirler. Sadece çok az sayıdaki, nadide bazı müzisyenler ise bu iki değere birden, aynı anda sahiptirler. İşte 1980'den sonra elektrik gitarın başına gelen en iyi şey olan Joe Satriani'yi kabaca böyle tanımlayarak işe başlayabiliriz.

13 kez Grammy'ye aday olmuş, albümleri enstrümantal olmasına rağmen liste başarısı göstermiş, bunların ötesinde 'gitar nedir', 'nasıl çalınır' başlıklarında tüm dünyaya ders vermiş bir abidedir o.

15 Temmuz 1956'da, Westbury / New York'ta doğan Joe, 14 yaşında ilk kez eline gitarı alır ve macerasına başlamış olur. Bir sene sonra, 1971 yılında etrafındakilere gitar dersleri vermeye başlar ki, iyi bilindiği üzere en meşhur öğrencisi Steve Vai'dir. Röportajlarda Vai'in ondan ilk ders almaya başladığı günü, elinde eski bir gitar ve bir paket tel ile nasıl tel takılacağını bile bilmeden derslere başlamasını, Vai'in ne kadar iyi bir öğrenci olduğunu, verdiği egzersizleri nasıl geliştirdiğini ve onları yepyeni bir hale soktuğunu uzun uzun da anlatır. Bununla birlikte öğrencileri Vai ile sınırlı kalmaz... Bu yıllar aynı zamanda Vai ile düzeyli bir de arkadaşlık (Vai'in kendisinden birkaç alt sınıftan olması sebebiyle "abilik" düzeyinde) durumu vardır. Beraber dolaşırlar, vb.

Lise yıllarında Tarsus adlı bir de grupta çalmaktadır Satch. Vai, o zamanlar bu gruba o kadar hayrandır ki kendi yaşıtları ile, gitar çalışını ilerlettikten sonra Susrat'ı (Tarsus'un tersi) kurmuştur. 1974 yılında iki modern caz ustasından, gitarist Billy Bauer ile besteci ve piyanist Lennie Tristano. 4 yıl sonra ise, önündeki on yıl boyunca gitar eğitmenliği kariyeri yapacağı, Los Angeles' a taşınır. Metallica'dan Kirk Hammet, Counting Crows'dan David Bryson, Primus'tan Larry LaLonde, Charlie Hunter, Alex Skolnick, T-Ride'dan Jeff Tyson hep bu dönem dahilinde ondan eğitim almışlardır. Bu yıllarda Joe, "The Squares" adlı yerel bir grupta da pena sallamaktadır. Grupta davulları daha sonra yıllarca Joe için baget sallayacak olan Jeff Campitelli, basları ise Andy Milton çalmaktadır. Ancak "The Squares", Satriani' yi hem tam olarak tatmin etmemekte, hem de biraz hayal kırıklığına uğratmaktadır. Eserlerini yayınlamak isteyen bir sanatçı için hiçbir şey yapmayan, onun yerine büyük bir firmayla anlaşma yapmak için 'bekleyen' bir grup çok da uzun soluklu bir süreç olmaz. Bu süre dahilinde Joe; etraflarındaki birçok grubun, belki de hiç gelmeyecek kontrat tekliflerini beklemektense başlarının çaresine bakıp, albümlerini kendi kurdukları ufak şirketlerden yayınladıklarını farkeder.

Geleceği için çok da umut beslemediği The Squares'in üç haftalık bir yeni yıl arası verdiği 1983 yılında, kendi adını taşıyan ilk eserini, "Joe Satriani" kısa albümünü (E.P.) kaydeder. Eser, üstadın kendi icra ettiği enstrümantal kompozisyonlardan oluşmaktadır. Farklı efekt denemeleri de yapmıştır. Örneğin gitarın kalın tellerinin akordunu azaltıp bas sesler elde ederken, alyan anahtarları ile gitarın manyetiklerine vurarak meydana getirdiği davul benzeri seslerden de yararlanır. Kendi yayıncılık şirketi olan Stange Beautiful Music (Garip Güzel Müzik) ve kendi küçük plak şirketi olan Rubina'yı da tam bu sırada kurar. Rubina, daha sonra Joe'nun müstakbel eşi olacak kadının adıdır.

Joe, kısa albümün ardından kayıtlara devam eder ve dört şarkı daha yaratır. Ancak mali sorunlar baş göstermiştir. Kayıtlar için büyük miktarda para gereklidir. Joe bu işe samimiyetle baş koymuştur ve vazgeçmeye de niyeti yoktur. Proje için hemen 5000 dolar limitli bir kredi kartı ve banka çek hesabı açtırır. Albüm kısa süre içinde tamamlanır. Sonrasında kayıtları eski öğrencisi Steve Vai'e yollar. Steve'in yıllarca Frank Zappa ve Alcattrazz ile çalışmış olmasından ve 1984'te "Flex-able" adlı bir solo albüm çıkarmasından kaynaklanan iyi bağlantıları ve tecrübesi vardır. Ancak bir plak şirketi ile anlaşma hemen gelmez. Joe bu bekleme süresini pop-rock müzisyeni Greg Kihn ile turlayarak geçirir.

1985 yılında kayıtları biten albüm, 15 hafta sonra, 1986 yılında "Not Of This Earth" adıyla, ilk solo albümü olarak, Relativity Plakçılık şirketinden piyasaya çıkar. Albüm gitar ortamlarında çok dikkat çeker. Guitar World, Guitar Player gibi dergilerden övgü üstüne övgü alır. "Brother John"da ve "The Headless Horseman"de, 80lerin başında Eddie VanHalen'ın ortaya çıkarıp, yaydığı bir teknik olan tappingi, temiz sesli gitarlar üzerinde melodi ve armoniyi (akorlarla) beraber çalarak Eddie'nin sunduğundan çok daha farklı mecralara ilk kez taşımıştır. "Memories", üstün melodik anlayışının usta gitaristliği ile birleştiği çok keyifli bir şarkı olmuştur. Albümle aynı adı taşıyan parça ise albümün iki en önemli işinden biridir. Bu şarkı Joe'nun Alan Holdsworth'ten esinlendiği akıcı 'legato', Eddie VanHalen'dan etkilendiği 'tapping' tekniklerinin ideal buluşma noktasını oluşturmaktadır. O güne kadar bu tür bir altyapı ve armonik yapı içinde buluşmamış olan özler içeren şarkı, daha sonrasında Satriani'nin imzası olacaktır. Bir çok ince ayrıntı bu şarkıda gizlidir. İki en önemli çalışmadan diğerinin ise eşi için yazdığı "Rubina" olduğunu söylemek mümkün. Şarkıda özel bir hava, klavyelerin dipten dipten derinleştirdiği atmosfer, tertemiz ve berrak gitarların, dengeli davul ve basların üzerindeki zarif dansı dikkat çeker. Ek olarak albümün genelinde karakteristik 80'ler esintisini de yakalamak olasıdır.

Adını anmadan geçemeyeceğimiz diğer iki şarkı ise "Snake" ve "New Day". Albüm, genel bakışla hissedilen başarısının ötesinde, gitar boyutunda incelendiğinde de çok üstündür. O güne kadar gitardan çıkabileceği hayal bile edilemeyen birçok farklı ve yeni ses, yepyeni bir anlayışla icra edilmektedir. Enstrümantal rock gitar adına 86 yılı için iki çok önemli albüm vardır: Malmsteen'in "Trilogy" albümü ve Satriani'nin "Not of This Earth" adlı çalışması. Çok farklı kulvarların tarzları ve albümleridirler fakat o yıllar için aynı derecede önemli oldukları söylenebilir. Çünkü ikisi de o yıllar için oldukça yenilikçidir. Bu albüm aynı zamanda yapımcı John Cuniberti ile uzun soluklu bir müzikal beraberliğin de ilk eseridir. Cuniberti, öncesinde Steve Wonder, Dead Kennedys gibi isimlerle çalışmalar yaptıktan sonra 80'lerin ortasında Joe ile bir araya gelmiş nitelikli bir insandır ve tüm Satch albümlerinde bir şekilde imzası vardır.

"Not of This Earth" plağının çıkışından sonra Joe, çeşitli ev kayıtları yapmaya devam eder. Sonrasında ise diğer eserler için başka kayıt ortamlarına (Cuniberti' nin Hyde Street Stüdyoları) geçilir. Bazı şarkılar ise demo halleri ile albümde yer alacaktır. Bu süreç devam ederken Joe'nun istediği şey tam olarak gitara odaklanmış bir albüm yapmaktır. Lakin Joe'nun o zaman bilmediği şey, bu albüm ile, sadece gitar dünyasında değil tüm müzik piyasası içinde çok büyük bir başarıyı yakalayacağıdır.

1987 yılında, onun adını gitar ve müzik dünyasına perçinleyecek klasiği olan "Surfing with the Alien" yine Relativity Plakçılık'tan çıkar. Bu albümle enstrümantal rock gitar, müzik piyasası tarafından ciddiye alınır hale gelir. Çünkü bu, tümü sözsüz eserlerden oluşan, hem de yapım kalitesi pek de kusursuz sayılamayacak olan albüm, kısa sürede altın ve platin plak alacaktır. O güne değin tamamıyla sözsüz olan bir albümün böyle bir liste başarısına ve ticari başarıya ulaştığı görülmemiştir. Albüm ise kesinlikle "boş yok" olarak tanımlanabilecek bir deryadır müzikseverler için. İlk notasından son notasına mükemmel bir bestecilik, uç noktadaki gitar ustalığı, zerafet, can alıcı melodiler albümün artılarının sadece birkaçıdır. Satriani albümleri için yapabileceğimiz "Albümlerinde gereksiz veya fazla tek bir nota yoktur" tespitini, bu albüm için de söylemek mümkündür. Satriani burada tüm gitarlardan, baslardan ve klavyelerden sorumlu iken aynı zamanda kimi yerlerde, perküsyonları ve davul programlarını da üstlenmiştir. Satch'in eski grup arkadaşı Jeff Campitelli ise bazı şarkılarda davulu ile kendini belli etmiştir. Şarkı şarkı bahsetmek bir açıdan yersizdir. Ya hepsi hakkında birer makale yazılmalı ya da genelinden söz edilmelidir.

Albüm hakkında yazılabilecek tek olumsuz öğe, yapım kalitesidir. Satriani daha sonraları bu konudaki bazı eleştirilere, demo kayıtlardaki duygunun tekrarlanamamasını, bu nedenle de şarkıların içine sinmemiş halleriyle kayıtlı olanlarını yayınlamaktansa, demo versiyonlarını değerlendirdiklerinden bahsetmiştir, ki daha sonraları bu yöntem, bir çok Satriani albümünde de tekrarlanacaktır. "Engines of Creation" gibi daha yeni albümlerinde bile...

Satriani daha sonraki yıllarda adeta imzası haline gelecek wah pedalı numaralarına da bu albümle başlar. O zamana kadar wah wah kullanmak bir yana, ona antipati ile bakan Joe, ki ilk albümde yapımcısının cihazdan yararlanması hakkındaki tavsiyesini reddetmiştir, kayda gittiği stüdyonun parkında wah ünitesi ile göz göze gelir (röportajında da bu ifadeyi kullanır) ve denemeye karar verir. Takip eden tüm albümlere yayılır bu wahlı sesler.

Albümden sonra 1988 yılında plak şirketi ilk albümün tüm kopyalarını satmıştır. Bu nedenle ikinci bir basım daha gerçekleştirilir. Ancak "Not of This Earth"ün ikinci baskılarında, kapağın orjinal resminin kaybedilmesinden dolayı farklı bir kapak vardır. Bu arada Joe bir üçlü toplar ve konserler vermeye başlar. Davulları Jonathan Mover (ki daha sonra araları epey açılacaktır), basları ise usta basçı Stu Hamm çalmaktadır. Ancak kısa süre sonra konserlere sıklıkla aralar verir. Çünkü Mick Jagger'dan turne gitaristliği teklifi almıştır ve onunla da konserler vermektedir. Jagger, turne öncesinde menajeri aracılığıyla Joe'ya "Sadece bilgin olsun diye söylüyorum. Bu turne sona erdiğinde, haftada 7000 dolar kaybetmiş olacaksın" mesajını iletmiştir. Bu dönem Joe'nun en parasız zamanlarıdır. Yine 1988 yılı içinde, kendisinin ikinci kısa albümü olan "Dreaming#11" çıkar. Bu kısa albümün belki de en önemli özelliği "Crush of Love" efsanesini barındırmasıdır. Kayıt kısa sürede altın plak alır. Albüm aynı zamanda Joe'yu ikinci Grammy adaylığına da ulaştırır.

"Surfing..."in verdiği güvenle yeni bir klasik hazırlamayı düşünen Satch (Joe'nun lakabı) 1989 yılında yayımlanan albümünün adını "Flying in a Blue Dream" olarak belirler. "Flying in a Blue Dream" de nadide bir eserdir. Yenilik, ilericilik ve gelenekselciliğin, özgünlükle mutlak bir başarının harmanlandığı bir düş bahçesidir. Bu özelliği ile emsali azdır. Albümler aynı adı taşıyan şarkıda gitar tarihinin en lezzetli legato numaraları, harikulade melodiler ve yenilikçi gam/dizi yapısıyla birleşmiştir. Müzik tarihinin en garip adlı şarkılarından olan "The Mystical Patato Head Groove Thing", mükemmel basları ile dikkat çeken ve Joe'nun vokalini içeren "Stange", duyguların gitar telleriyle aktarılması konusunda ders verecek kadar üstün olan ve video klibiyle de beğeni toplayan "I Believe", komik bir ferahlık içeren, banjonun tatlı bir doku oluşturduğu "The Phone Call", Joe'nun markası haline gelmiş bir teknikle icra edilen "Day at the Beach" ve "I Believe" ile başlayan dersin devamı niteliğindeki, gitar tarihinin en keskin baladlarından biri olan "The Forgotten". 18 şarkının altısında Joe'nun vokali duyulur. Albüm kısa süre içinde, beklendiği üzere, büyük başarı kazanır ve 750.000'in üzerine çıkan satış rakamına ulaşır. Bu albüm ile, aynı zamanda, Satriani'nin meşhur metalik görünümlü gitarı JS1 "Chrome Boy" ilk kez görücüye çıkmıştır.

Joe başarı kazanmıştır kazanmasına ama bir dahaki albümde farklı bir şeyler denemek istemektedir. Her şeyden önce, geçmiş albümlerdeki üst üste binen gitarlardan bağımsız olarak daha canlı bir tarz istemektedir. Daha rock ağırlıklı bir tarz... Önceki albümlerin kadrosundaki müzisyenler ile stüdyoya girdiğinde rock çalmak amacında bile olsa gidişin farklı mecralara yöneldiğini gören Joe, istediği değişikleri gerçekleştirmek için iki önemli değişikliğe gider. İlki yapımcısını değiştirmektir. Diğer albümlerin demirbaşı Cuniberti bu kez yardımcı yapımcı koltuğundadır. Bu görevdeki başrol ise efsanevi yapımcı olarak bilinen Andy Johns'undur. Bu değişiklik, tarzdaki farklılaşmanın temel nedenidir. İkinci büyük değişim ise kadroda yaşanır. Hamm ve Campitelli ikilisinin yerini Matt ve Gregg Bisonette alır, ki nispeten daha sert bir yapı için uygun görülmüşlerdir.

Daha önce David Lee Roth ve dolayısıyla Steve Vai ve Billy Sheehan ile çalışmış olan biraderler gerçekten iyi birer seçimdirler. Gerekli kadro değişiklikleri ve hazırlıklar ile geçen birkaç yıldan sonra Temmuz 1992'de dönemin Satch mahsülü "The Extremist" raflardaki yerini alır. Albüm, diğer örnekleri gibi kısa sürede altın plağa ulaşır. Çıkan ilk tekli, "Summer Song", beklenen etkinin gerçekleşmesinde büyük pay sahibi olur. "The Extremist" kısa sürede Billboard listelerinde 24. sıraya yerleşir ve Joe'ya bir Grammy adaylığı daha kazandırır. Kendi içinde deneysel bir tad barındıran ve sonradan gelecek "Joe Satriani" adlı albüme sinyal veren "New Blues", Joe' nun yine eşi için yazdığı "Rubina's Blue Sky Happiness", albümün nispeten sert, yeni kadronun öncekilerden farkını hissettiren, rock oranı yüksek "The Exremist, War, Friends, Motorcycle Driver", meşhur Joe baladı "Crying" ve benzersiz melodisiyle "Why" gibi her biri eşsiz şarkılar bulunduran bir albüm hakkında söylenebilecek şeyler anlamlarını yitirebilir. "Tears in the Rain" adlı kısa akustik eser, albümün en başarılı çalışmalarından biri olarak değerlendirilmektedir. Bu ismi taşıyan çok sayıda şarkı vardır ancak içlerindeki en derin ve en anlamlı olanın Joe'nunki olduğu rahatlıkla söylenebilir. Zira 1.18 saniye içinde bu kadar çok şeyi anlatmayı ancak o başarabilirdi. Ayrıca bu şarkıyı, bir çok insanın acımasızca ve bilinçsizce itham ettikleri virtüöz albümleri için yapılan "ruhsuzluk - duygusuzluk" gibi aslında bireysel olan eleştirilere de verilmiş güzel bir cevaptır.

1993 yılı başında ilk Satriani toplaması olan "Beautiful Guitar" çıkar. Joe'nun 1986-1993 yılları arasından seçilen 16 şarkının yer aldığı tipik bir toplama albümdür. O yıl içinde plak şirketi bir de konser albümü yayımlamayı istemektedir. Joe bazı konserlerini kaydeder ve özel bir albüm için hazırlıklarını yapar. Ekim ayında hazırlıkların meyvesi "Time Machine" adlı bir çalışma olarak ortaya çıkar. Çift CD ile piyasaya sürülen albümün ilk CD'si Joe'nun albüm dışı kalmış eski kayıtlarını, bazı Amerika dışı basımlarda ek şarkı olarak kullanılmış şarkıları, ilk kısa albümündeki bazı eserleri ve birkaç tane de yeni kaydı içermektedir. Bu diskteki şarkıların nasıl olup da albüm dışında kaldıklarını anlamak zordur. Tam da adına yakışır, hisli bir şarkı olan "All Alone", egzotik tadlar barındıran "Banana Mango I" ve "Banana Mango II", tipik neo-klasikçilerin eserleri ile karıştırılmaması gereken, barok döneme Satch bakışı olan "Baroque", ilginç yapısıyla Satch'den ziyade bir Vai şarkısıymış gibi hissedilen "Dreaming #11", daha sert olsa dönemin sağlam speed metal şarkılarından biri olabilme potansiyeli taşıyan "Dweller on the Threshold", ilginç yapısı ve icrası ile "I Become Death", tatlı bir huzur ve hüzün taşıyan "Saying Goodbye" ile yeni kayıtlardan da "Thinking of You", "Time Machine" ve "Woodstock Jam", bu CD'yi özel yapan öğeler olarak dikkati çeker. İkinci CD ise konser kayıtlarından oluşur.

"Time Machine" ikili albümü, tam bir yıl sonra Ekim ayında Joe'ya bir altın plak daha kazandırır. O sırada yedinci albümü için çalışmaktadır. 11 Ekim 1995 tarihinde Joe Satriani'nin en deneysel ürünü olan ve kendi adını taşıyan 7. albümü raflardaki yerini almıştır. Bu kez yapımcı koltuğunda oturan isim Eagles, Eric Clapton, Steve Miller, The Clash, The Rolling Stones, The Who gibi gruplarla yapımcı veya mühendis olarak çalışmalar yapmış olan Glyn Johns ("The Extremist" albümünün yapımcısı Andy Johns'un kardeşi) olmuştur. Johns, Satriani'nin daha önce kayıtlarda hiç denemediği bazı şeyleri dener. Sonuçta Satriani bile kayıt sonunda "Bu kesinlikle kulağa farklı bir ben gibi geliyor" diyecektir. Kayıtların diğer bir ilginç noktası ise oldukça kısa sürede tamamlanmış olmasıdır. Temel kayıtlar iki hafta içinde bitmiştir. Albümde ise ciddi olarak ağır bomba olan müzisyenler de vardır; 2004 sonunda Eskişehir' de izleme olanağı bulduğumuz, Sting ve Peter Gabriel gibi müzisyenlerle çalışmış, başarılı davulcu Manu Kache, Eric Clapton Band'den tanınan bas canavarı Nathan East ve ritm gitarist Andy Fairweather Low gibi. Onların haricinde Gregg ve Matt Bisonette kardeşler ile Jeff Campitelli de yardımlarını esirgememişlerdir. Sonuç itibariyle albüm diğer tüm Satriani albümlerinden farklıdır. Hem beste ve düzenlemeler, hem tını, hem de albümün kendini ifade etmesi anlamında... Bu değişimlerin en rahat hissedileceği şarkılar ise "Killer Bee Bop" ve "Moroccan Sunstes"dir. Albümün en tanınan şarkısı ise "Cool #9" olmuştur. "Home" gibi, "If" gibi, "Luminous Flesh Giants" gibi şarkılar albümün dikkat çeken diğer şarkılarındandır. "Joe Satriani" albümü aynı zamanda "Slow Down Blues", "S.M.F." gibi, "Look My Way" gibi Blues'un enfes yönünü de öne çıkaran yapıtlara sahiptir. Ülkemizde çok da ilgi görmeyen bu çalışma, Satriani'nin, davulculara ve bas gitaristlere de en az gitaristler kadar hitap ettiği albümüdür.

Satriani, daha sonraki röportajlarında "Vai ile yıllardır beraber bir şeyler yapmak istiyorduk. Ama hep kendi işlerimiz vardı ve bir türlü imkan olmuyordu" diyerek söz edeceği meşhur gitar karnavalı G3 turnesine başladığında takvimler Ekim 1996'yı işaret etmektedir. Joe Satriani, Eric Johnson ve Steve Vai'in sırayla sahne alıp üçer şarkı çalıp indikleri, gecenin sonunda ise Satriani Band'in eşlik ettiği üç gitaristin beraber çaldıkları bir konser dizisi olarak yola çıkılmıştır. Sadece Kuzey Amerika turlansa da çok geniş kalabalıkları ve ilgiyi üzerlerine çekmişlerdir. Daha sonraki yıllarda Vai ve Satch baki kalmış (bir turne hariç) diğer gitarist ise sürekli değişmiştir. Hatta sıradaki turnenin üçüncüleri hep bir merak ve tartışma konusu olmuştur. Bu turnelere ayrıca çeşitli gecelerde bazı özel konuk veya konuklar da gitarları ile katılmışlardır. Paul Gilbert, Steve Morse, Andy Timmons, Steve Lukather bu misafirlerden sadece birkaçıdır. John McLauphin, Paco DeLucia, Al DiMeola gibi caz devlerine nazire yapan bu rock alemlerinin üstadları, yaklaşık bir yılı turne ile geçirirler. Mayıs 1997'de turnenin Avrupa ayağına 3. eleman olarak Adrian Legg katılır. Haziran ayındaysa bu ilk Amerika turnesinde kaydedilmiş bir konserin kaydı piyasaya sürülür. Videosu da yayımlanan albümün adı "G3: Live in Concert" olarak belirlenmiştir. Aynı ay içinde G3, Joe Satriani, Steve Vai, Kenny Wayne Shepherd ve Robert Fripp'ten oluşan kadrosuyla beş aylık bir Amerika turnesine daha çıkar.

Şubat 1998'de taze Satriani mahsülü olan "Crystal Planet" albümünün ilk teklisi "Ceremony" raflara bir nur olarak iner. Mark Frazer'ın (Metallica, G3, AC/DC) yapımcılığını üstlendiği 8. Satch eseri olan "Crystal Planet" ise Mart ayında çıkar. O ay Satriani "G3: Live in Concert" albümündeki "Summer Song" ile bir kez daha Grammy'ye aday olur. Albümde Stu Hamm, Jeff Campitelli, Eric Caudieux (ki Satriani ile ilk albümü budur), Eric Valentine, Rhodes Howe ve Elk Thunder çalmışlardır. Albüm, Satriani uzunçalarları arasında en güzel ve önemlilerinden birisidir. Kayıtların, tonların bir kristal berraklığında olması bir yana besteler yine ve yine mükemmeldir. Bu albüm de, fazladan yada gereksiz yere çalınmış bir nota dahi olmayan tam bir baş yapıttır. "Ceremony" ve eşsiz "Love Thing", gitar müziği ile aktarılabilecek duyguların sel olduğu şarkılardır. "Lights of Heaven"da gerçekten cennetten bir ışık insana doğru parıldamaya başlar sanki. "Rasberry Jam Delta-V" da dinleyici kendini kaybeder, "Secret Prayer"da tekrar bulur. "Time" ise başlı başına ayrı bir konudur.

Joe Satriani albümleri için üç ayrı tepe noktasından bahsetmek olasıdır. İlki "Surfing..." albümüdür. Bu albümle Joe kendisine büyük bir başarı sağlar ve aynı zamanda uluslararası bir kariyer edinmeye de başlamış olur. İkincisi "The Extremist" albümüdür. Bu albüm ile "Surfing..." ve "Flying..." albümleri ile gelen başarının tesadüf ya da şans eseri olmadığı teyid edilmiş olur. Ayrıca, kazandığı uluslararası şöhret ise çok nettir. Tepe noktalarının üçüncüsü ise "Crystal Planet" albümüdür. Onun da liste başarısı çok iyi olur. Turne de albüm çıkışının akabinde başlamıştır. Turne konserlerinin biletleri hızla tükenmektedir. Konserlerin ilk bir saati sadece "Crystal Planet" şarkılarına, ikinci bir saatlik dilim ise diğer Satch eserlerine ayrılmıştır. Bu turneyi Michael Schenker ve Uli Jon Roth ile beraber çıktıkları bir G3 turnesi takip eder. Turnenin Londra konserlerine Brian May, Fransa'dakilere ise Patrick Rondat dördüncü gitarist olur. Haziran ayında ise Joe, Jeff ve Stu, "Crystal Planet" Amerika turnesinin üçüncü ayağına başlarlar.

Bu başarılardan sonra Joe farklılık ve yeni şeyler deneme fikirlerine kulak vererek o güne dek yaptıklarının çok uzağında ve yayınlandığında olay olacak olan, hayranlarının büyük kesiminden olumsuz tepki alacağı "Engines of Creation" albümünü 14 Mart 2000 tarihinde çıkarır. Yurtiçi ve yurtdışı dergilerden veya forumlardan gelen çeşitli tepkiler, iki grupta incelenebilir; albümün "yeni" ve "farklı" tarzına ılımlı yaklaşanlar ve olumsuz düşünenler. Genel olarak ikinci grup çoğunluktadır. Peki bu tepkilere yol açan değişiklik nedir? Kabaca tarif etmek gerekirse, albüm tarzının tekno, rave, trip hop gibi elektronik bir altyapı üzerine kurulmuş olmasıdır. O zamanki röportajlarında (örneğin Ibanez 2000 yılı kataloğunda yapılan) Joe'nun dinledikleri sorulduğunda adlarını verdiği gruplar da bu tarzın oluşumunun bir teyidi niteliğindedir (Filter, Korn, Boom Boom Satellites...)

Albüm, kimi dinleyicilerin, tabiri caizse hışmına uğrar. Ancak yine de dikkat edilirse, harika "Satriani şarkılarını" barındırdığı da görülebilmektedir. "Attack", "Borg Sex", "Clouds Race Across The Sky", "Engines Of Creation", "Slow And Easy" ve "The Power Cosmic 2000-Part I&II" bunlar arasında sayılabilir. Albümde "Until We Say Goodbye" adlı şarkıyı ayrı bir yere koymak da mümkündür. Satch'in en iyi şarkılarından biri olmasının yanı sıra, harika bir baladdır. Albüme muhafazakar bir bakış açısıyla yaklaşıldığında sevilmese de "Engines of Creation" yeni bir çok şey barındırmaktadır. Örneğin "Borg Sex" adlı şarkıda biri erkek diğeri dişi iki robot arasındaki seksi dialog anlatılır. Bu hikayenin betimlenmesinde iki farklı ton ve gam kullanılmıştır. Erkek robot kalın frekanslardaki tonlar ile tasvir edilirken dişi daha tiz olanlar ile tanımlanır. Ayrıca dişi, anahtar tonalitedeyken erkek daha atonaldir. Ayrıca yine daha önceki birçok albümde olduğu gibi bazı şarkıların demo halleri de kayıtlarda kullanılmıştır. Buna en iyi örnek "The Power Cosmic 2000-Part I"dır. Joe bu şarkının öyküsünü şöyle anlatır; "Eric'in L.A. daki stüdyosuna gittiğimizde bu şarkıyı çalamadığımı gördüm. Herşeyi ve herşeyi hatırlıyordum ama bir türlü beni tatmin etmiyordu. Hepimiz, demodaki tüm duyguyu taşıyan melodi olmadıkça şarkının iyi olmayacağını biliyorduk. Bu sebepten, şarkı bir kasete kaydedilmiş olsa da, onu DAT ortamına alıp (işlemler için) Eric'e verdim." Bu gayretin sonucunda albümün en iyilerinden olan, "Enigma" türündeki new age gruplarının tarzını anımsatan "The Power Cosmic 2000-Part I" ortaya çıkmış olur.

Aynı yıl Joe, Stu, Eric ve Jeff bir amerika turnesine başlarlar. Bir yıl dolmadan yeni G3 projesi şekillenir. Bu kez 3. gitarist progresif metalin dahi ismi Dream Theater' ın gitar profesörü John Petrucci'dir. Bu kadro, özellikle sahnede muhteşem bir görüntü oluşturmaktadır. Her G3 turnesinde olduğu üzere önce tüm gitaristler teker teker kendi gruplarıyla sahne alıp birkaç şarkı çaldıktan sonra toplu doğaçlama bölümü başlamaktadır. Bu kez kadro daha da zenginleşmiştir. Bir sahne... Işıklar... John Petrucci, Steve Vai, Joe Satriani, Stu Hamm, o aralar Vai Band'e giren David Lee Roth ve Mr.Big ile bas virtüözü Billy Sheehan... Yan yana... Sadece fotoğrafları bile kalplere zarar verebilir.

Bu turne sürecinde Aralık 2000'de San Fransisco'da kaydedilmiş olan "Live in San Fransisco" konser albümü ve videosu piyasaya çıkar. Eski ile yeninin ideal bir harmanı olan konser videosu tam bir görsel şölendir. Steve Vai kadar gösteri adamı olmayan Satriani'nin buna rağmen sahnesinin ne kadar kuvvetli olduğuna ve daha mütevazi sahnesiyle seyirciyi nasıl kendine hayran bıraktığını görmek muhteşemdir. Albümde öne çıkan şarkının "The Crush of Love" olduğu söylenebilir. Zaten eşsiz olan şarkı burada tam anlamıyla devleşir. Orjinal halindekine oranla çok daha iyi bir tarzla tam bir zirve yaşamıştır... Onun dışında normalden çok daha hızlı icra edilen "Surfing...", "Big Bad Moon", "One Big Rush" gibi şarkılar, "Love Thing", "Until We Say Goodbye" gibi baladlar ve "The Extremist", "Summer Song", "Rubina", "Ice 9", "Cool #9", "The Mistical Potato..." gibi klasikler ile bu video, türünün en iyileri arsında gurur ile yer almaktadır. Videoda tuhaf ve nahoş gelen tek şey, Stu Hamm'in attığı muhteşem bas soloyu takiben yer alan şeydir. 2. diskte "Love Thing"i takiben Hamm'in bas solo bölümü başlar. Burada Beethoven'ın "Ay ışığı Sonatı"nın bir bölümünü çok sesli olarak 4 tellisiyle icra eder. Akabinde olayı daha farklı mecralara taşır ve country ezgilerine çevirir. Bu aralarda harika tapping ve slap numaralarının bini bir paradır. Hamm soloyu bitirir ve nedense halen tam olarak anlaşılamayan bir şekilde seyirci yuhalamaya başlar. Bunun üzerine Hamm az önce icra ettiği şeyi bu kez ışık hızındaki slaplar ile çalar... Çalar ama nafile! Seyirci yuhalamayı sürdürmektedir. Bir çok yabancı forumda bunun bir sevgi gösterisi olduğu iddia edilse de söz konusu tavrın neden yalnızca Stu'ya gösterildiğine cevap bulunamamıştır.

Aradan geçen zaman elbette yeni bir stüdyo albümü gerekliliğini de beraberinde getirir. Artık sıradaki albüm büyük bir muamma ve merak konusudur. Öyledir, çünkü bundan önceki albüm insanları çok şaşırtmıştır. Buna ek olarak Joe'nun bu albümün kayıtlarında kullanmak üzere 7 telli bir (Ibanez' in kendisi için özel ürettiği gitar serisi olan) "JS" modeli gitar yaptırması da özellikle gitarist hayranların daha da meraklanmasına yol açar ki Satch daha önce albüm kayıtlarında 7 telli gitar kullanmamıştır. 7. tele gelebilecek Satriani tadı da merak edilmektedir.

2002 yılında bu merak "Stange Beautiful Music" adlı güzide eserin yayımlanması ile nihayete erer. Albüm, tarz itibariyle oldukça farklı sayılabilecek bir albümdür. Yapımcı, Joe Satriani'nin kendisidir. Ancak John Cuniberti ve Eric Caudieux yardımcı yapımcılar olarak Joe'dan yardımlarını esirgemezler. Satriani bu albümde tüm elektrik ve akustik gitarları, banjoları, bazı bas gitar ve klavye bölümlerini çalmıştır. Matt Bissonette'ye bas gitar, Jeff Campitelli'ye davullar, Eric Caudieux'a klavyeler ve bilgisayar işleri, John Cuniberti'ye ise perküsyon emanet edilmiştir. Steve Vai'in hanımı Pia Vai albüme arp çalarak katkıda bulunan bir müzisyen olarak dikkat çekerken, usta icracı Robert Fripp (ki daha sonraları G3' e de dahil olacaktır) ve Gregg Bisonette de katkısını esirgemeyenlerdendir. "Garip bir güzellik" barındıran albümün şarkıları da albümün adından paylanmıştır. Bazı şarkılar bildik Satriani dokusunu tam anlamıyla barındırırken kimi şarkılarda yeni tatlar yakalamak da olasıdır. Albümün, ayrıca, birçok da bombası vardır ki belki de en dikkat çekicileri Doğu mistizmi olgusu ile temelleri atılmış olan "Oriental Melody" ve "Belly Dancer" eserleridir. Bu iki eser de, doğu batı sentezciliği peşinde koşanlara ders olabilecek niteliktedir. "Oriental Melody" daha ilk girişte farklı bir atmosfer ile dinleyicileri karşılar. "Belly Dancer" ise "Surfing..." şarkısının doğulu kardeşi gibidir. Özellikle 56. saniyede giren melodik bölüm çok hoştur. Elbette ki bir Satriani albümünün tüm gücü iki şarkı değildir. "Starry Night" fondaki banjo desteği ile tipik bir Satriani şarkısıdır. "Chords of Life" bir şarkı için mükemmel bir isimdir, şarkı da ismi kadar kusursuzdur. Carlos Santana'nın havasının sezilebileceği bu parçanın yanısıra "The Extremist"i anımsatan "Mind Strom" da dikkat çekicidir. Geçmişe yolculuk olarak değerlendirebileceğimiz "Sleep Walk", 50'lerden, 60'lardan bir şeyler hissettirir dinleyiciye. "What Breaks a Heart", dingin havasıyla ortamı bir anda yumuşatır. Melodinin süzülüşünün içinde bulur kişi kendini bu şarkıda. "Seven String" ise 7. telin Satriani tarafından nasıl kullanılacağını merak edenler için sert riffli, melodik bir eserdir. Giriş kısmı, yüksek ses hacminde dinlendiğinde heyecanlandırır. "Hill Groove" melodik yapısı ve Hammond org tınılarının güç verdiği klavye sesleriyle oldukça etkili bir parçadır. "You Saved My Life" tam tamına bir Satriani bestesidir. Duygu dolu gitar seslerine teslim olur dinleyici. Yatıştırıcı gibidir sanki. Düşünmek için de birebirdir.

Elbette ki albümü destekleyecek bir turneye çıkılmaması düşünülemezdi. "Strange Beautiful Tour" adındaki turnenin Amerika ve Avrupa ayakları "An Evening with Joe Satriani" adını taşırken, ikinci Amerika ayağında açılışı efsane progressive metal grubu olan "Dream Theater" yaptı. Yılı konser serisi ile kapatan Joe ve arkadaşları 2003'ü de yeni G3 kadrosuyla turladılar. Steve Vai - Joe Satriani ikilisine bu kez eşlik eden gitarist neo-klasik elektro gitarının öncülerinden olan Yngwie Malmsteen oldu . Eski non-serviam yazarı Doğu Yücel'in, bir yazısında, "Heavy Metal yaptığını belirtmese de metal dinleyicilerine ulaşmış üç büyük gitarist vardır" sözüyle bahsettiği üç önemli gitaristin buluşması kulağa ilk başta heyecan verici gelse de tarzlar arasındaki uçurumlar tatlı bir kaygıya da neden olmuştur.

Gösterilen ilginin rüzgarı devam ederken piyasaya yeni bir Satriani DVD'si çıkar. "The Satch Tapes" adlı bu üründe Joe'nun hayatından ve albümlerinden kesitler sunulmaktadır. Ayrıca, "Spinal Tap"ten Nigel Tufnel ve Steve Vai gibi önemli şahsiyetlerle yapılmış da ilginç mülakatlar da yer almaktadır. Buradaki "Steve bana ilk geldiğinde bu boydaydı (Joe eli ile boyun hizasını işaret eder) sonradan (elini başının daha üzerine kaldırır) böyle bir şey oldu." demesi ve ardından beliren Vai görüntüsü oldukça gülünçtür.

Joe aynı yıl içerisinde "The Electric Joe Satriani - An Anthology"yi çıkarır. Şarkıların yeniden gözden geçirilmiş olduğu albüm, "Slick" adlı daha önce hiç yayınlanmamış ve "The Eight Steps" adlı sadece Japonya'da beğeniye sunulmuş iki şarkının da bulunduğu çift diskli bir toplamadır. 2004 yılı, ikinci yasal G3 kaydının ortaya çıktığı yıl olmuştur. G3'ü turnede izleyememiş ve Malmsteen'li kadroyu merak edenler ile gitar müziğini sevenler için bir güzelliktir bu video ve konser albümü. Konser albümünün adı "G3-Rockin' in a Free World" ve (Kansas'ta video kaydı yapılmasından bir gün sonra kaydedilmiştir) videonun adı "G3-Live in Denver"dır.

Aynı yılın Nisan ayında 9 numaralı Satch uzunçaları "Is There Love in Space?" görücüye çıkar. Albümün en dikkat çekici yönlerinden birisi yıllar sonra Satch vokalleri ile tekrar karşılaşılmasıdır. "Lifestyle" ve "I like the Rain", vokalli şarkılar olarak göze çarpar. "Up in Flames", "Hands in the Air", "If I Could Fly", "Souls of Distortion", "Searching" ve "Bomboo" dikkat çeken şarkılardır. Joe bu albüm için "İnsanlar benim blues yönümü duydular, metal yönümü duydular, tekno yönümü duydular. Sanıyorum bu albüm ise benim Rock yönüm!" değerlendirmesini yapar. Doğrudur da. Aynı bültende, genel itibariye, Neil Young ve ZZ Top etkilenimleri (özellikle vokalli şarkılarda) belirtilmiştir. Ancak yapıt, her ne kadar kendi içinde çok iyi şarkılar içerse de, Satriani'nin en sıradan albümü olduğu fikri hakimdir. Daha iyilerini yapmış, halen de yapabilecek bir adam için olumsuz puandır kimilerine göre. Bu arada Satriani'nin oğlu ZZ Satriani'nin de (ki daha önceden de bazı albümlere katılımı söz konusudur) albüme "Bamboo" adlı şarkıyla hem müzisyen hem de önkapağın grafikeri olarak katılımının altı çizilmelidir.

Joe Satriani, albümleri tüm dünyada 7 milyon adet satılmış, sözsüz eserleri ile mutlak liste başarısı göstermiş, en çok müzisyen etkileyen insanlardan birisi olmuş ve adı 'gitaristlerin gitaristine' çıkmış olsa bile bugün hala aynı mütevaziliği koruyan bir sanatçıdır. Etkilenimleri sorulduğunda "Evet, geçmişte şu isimlerden etkileniyordum ama şimdi kimseden etkilenmiyorum" gibi bir tavır sergilemek yerine hayranı olduğu bir çok gitaristi rahatça sayabilmektedir. Müzikal anlamda en çok etkilendiği kişi sorulduğunda lisesindeki müzik öğretmeninin adını verir, bazı ortamlarda karşılaştırıldığı Steve Vai için "Herkes gibi çalabilirsiniz, benim gibi de çalabilirsiniz. Ama Steve'in hepimizden daha fazla numarası vardır" yorumunu getirebilir. Şarkılarında hüznün dibini bulup buldururken, diğer birinde çılgınlığı veya neşeyi, huzuru veya öfkeyi yaşatabilir. Sözleri dinlemeyi alışkanlık haline getirmiş insanların dahi sözsüz gitar eserlerine dikkat kesilmelerini sağlayabilir. Zira söz konusu kişi Joe Satriani. Adını, yokluklardan çıkarak, efsane yapmış eşsiz bir müzisyen, mükemmel bir gitarist. Onun hakkındaki en güzel kapanış cümlesi için sözü Vai'ye bırakmak gerekir. "Guitar for the Practising Musician" dergisinin 1988 Şubat sayısında şöyle der;

"O müzik yaptığı sürece çalacak ilhamım hep olacak!"