Close
Giriş Bilgileriniz

4 sonuçtan 1 ile 4 arası

Konu: Elektro Gitar ve Bas Yapımında Yaygın Olarak Kullanılan Ağaçlar

  1. #1
    Gitar Dersi Video
    Durumu: Cem Işık çevrimdışı
    Üyelik tarihi: Jun 2010
    Yer: İSTANBUL
    Yaş: 30
    Mesajlar: 143
    Beğendiği Mesajlar: 78
    32 Mesajına 91 beğeni yapıldı.

    Thumbs up Elektro Gitar ve Bas Yapımında Yaygın Olarak Kullanılan Ağaçlar

    Elektro/bas gitar seçiminin kritik aşamalarından birisini gövde ağacının seçimi/değerlendirilmesi oluşturur. Her ne kadar nihai tonaliteye olan etkisi, akustik çalgılarda olduğu kadar olmasa da, hedeflenen tonun eldesinde önem taşıyan bir konudur. Ancak bu konu sadece ağacın türüne bağlanması kesinlikle büyük bir hata olur. Şunu açıkça netleştirmek gereklidir ki ağaçlar, suni üretilmiş / fabrikasyon çıkışlı ürünler gibi değildirler, özellikleri aynı tür içinde bile ağaçtan ağaca değişir. Aynı türdeki her ağaç aynı büyüme şartları ile büyümez ve farklı büyüme/beslenme (toprak) koşulları çok farklı neticeler doğurur. Dahası aynı ağacın farklı bölgelerinden alınan örnekler bile eş olmayabilir.

    Sese etki eden diğer bir konu ise, yıllardır dedikodusu çevrilen “kuruluk” konusudur. Ağaçlar ilk kesildikleri haliyle, yaş haliyle, gitar üretiminde kullanılamayacakları için iki yöntemle kullanılabilir hale getirilirler; ya doğal bekletme yöntemi takip edilir, ya da fırınlanarak kurutma seçilir. Doğal kurutma yöntemi seçildiğinde ağacın doğru nispi hava nemi ile muhatap olması son derece önemlidir. Havanın, yılın genelinde %70 civarında olduğu ve hava akımının olmadığı, bodrum katı gibi bir ortamdaki ağaç bloğu 10 yıl bile beklese, nemi %10’un altına inemez.
    Dolayısıyla, özellikle özel yapım bir gitar alırken bu konuda bilgi almak ve “bu gitar 25 yıllık bir ağaç bloğundan yapıldı” sözlerine inanmadan önce bu konuda da bilgi almak lazım gelir. Diğer bir mit de, “bu gitarlar 3 kere fırınlanmış ağaçlardan yapılıyormuş” lafıdır. Sadece ağaç için değil, tüm kontrollü kurutma işlemleri belirli bir giriş ve çıkış nemi felsefesi üzerine kuruludur ve “haldırs” diye sıcakla muamele edilmez, aşamalı bir sıcaklık/nem sürecinden geçirilir. Bir kez fırınlanarak, yaklaşık %12-15 (TR için genelde bu olur benim gördüğüm) nem değerine indirilen bir ağaç bloğu, aynı sürece tekrar alınırsa nemi %8’e filan inmez, zira bu sürecin başında tekrar nem alır ve yine %10-15 arası bir değerde çıkar.

    Ağaç türünden bağımsız olarak tonalite ve özellikle ses uzamasına (sustain) etki ettiği rivayet edilen bir diğer konu gövdenin yapıldığı ağacın kaç parça olduğudur. Bu biraz izafi bir konu ve üzerinde bilimsel çalışmalar da yapılsa, yukarıda bahsettiğim durumlar mutlak bilimsel bir sonuca ulaşmayı imkansız kılıyor. Ancak genel olarak literatüre girmiş olan şudur ki tek parça gövdeler en idealidir. Bunu sapın gövdeye bağlandığı noktadan yapıştırılmamış olan 2 ve 3 parçalılar izliyor. Genele yayılmış bir diğer izlendim ise 3 parçadan daha fazlasının pek makbul olmadığı…

    Bunlar haricinde ağacın tam türü ve alt türleri de (spesifik olarak daha sonra bahsedeceğiz) büyük önem taşır ve hem tonaliteyi hem de maliyeti belirler. Ihlamurdan yapılan 2006 üretimi bir Ibanez RG370DX ile yine ıhlamur gövdeli 1991 üretimi bir Jem77BFP’nin sesleri (ve bir anlamda da ücretleri) arasındaki dramatik farkları açıklamanın bir yolu da burada yatar.

    Birazdan teker teker inceleyeceğimiz ağaçlar standart halini almış ağaçlardır. Bunlar, yılların tecrübesi ile elektrik gitar yapımında iyi netice verdikleri ispatlanmış ve yaygın kullanımda olan ağaçlardır.


    Kızılağaç (Alder – Alnus Rubra):
    Kızılağaç, gitar (katı gövdeli elektrogitar/bas tabirini bu noktadan sonra “gitar” olarak kısaltacağım) yapımında ilk benimsenen ve hem üretim avantajları, hem akustik hem de görsel özellikleri bakımından özel bir ağaçtır. Amerika’nın kuzey batısında bolca bulunur. Fender hem stratocaster hem de telecaster gibi popüler gitarlarında sıklıkla bu ağaçları kullanır. Nispeten hafif bir ağaçtır. Ihlamur gibi dar/sıkı gözeneklidir ancak ona nazaran çok daha mukavim ve yoğundur. Açık renginden dolayı özellikle güneş yanığı (sunburst) veya şeffaf finişli uygulamalar için uygundur. EQ anlamında ise hem tizleri, hem midleri hem de basları, her hangi biri çok vurgulu bir hal almadan, gayet belirgindir. İyi bir dinamik karakteristiği olan, dengeli, rezonans ve ton olarak her yola gelir bir yapısı vardır. Yine, tonal anlamda tek kelime ile özetlemek gerekirse, “verzatil” şeklinde sınıflandırabiliriz. Az parçalı ve doğru kuruluktaki bir kızılağaç gövdeli gitarla, uygun manyetik ve amfi seçenekleri ile birlikte, her yola gelebilecek bir sound alınabilir. Bluesdan, klasik rock müziğine, cazdan death metale kadar çeşitli türlerde, hepsi için mükemmel olmasa bile iyi sayılabilecek tonlar alınabilir.

    Jackson’ın bazı soloist, RR ve DK modelleri, özellikle şeffaf cilaya sahip olmayan çoğu Fender Strat ve Tele ve Ibanez Jem7VWH, AT100CL gibi kalifiye gitar modelinde rastlanabilir.


    Dişbudak (Ash - Fraxinus Americana):

    Dişbudak, meşegillerden, kocaman gözenekleri ve kendini fark edilebilir kılan geniş damarları olan bir ağaçtır. Yine Fender’in ilk yıllarından beridir, sürekli olarak kullandığı bir ağaçtır. Gitar yapımında kullanılan iki ana türü var; birincisi ve en önemlisi, Bataklık Dişbudağı (Swamp Ash) ve ikincisi Sert Dişbudak (Hard Ash). Bataklık dişbudağı Amerika’nın güney eyaletlerinde yetişir. Adı üstünde bataklıklar içinde, gövdesinin büyük bölümü su içinde yetişir ki o kocaman ve hafif yapısını böyle kazanır. Çok eskiden bu dişbudakları “bunlar çok hafif” diye atarlar veya yakarlarmış. Şimdi gitar yaptırmak istediğinizde kaliteli bir bataklık dişbudağı için ilave ücret talep edilir. En önemli özellikleri, açık krem rengi harika rengi, göze zevk veren damarlı yapısı ve çok hafif olmasıdır. Ses açısından özellikle daha geleneksel tarzda (Country, Bluegrass, Blues vs.) gitar çalanlara hoş gelecek bir EQ yapısı vardır. Tüm frekans spektrumuna etkiyen bir titreşim sergiler. Genel olarak ise tizler biraz daha belirgince, midler daha az belirgin (ancak baskın değil) ve baslar ise güçlü ve hacimlidir. Titreşken yapısı vardır ve sustain açısından avantajlar sunar.
    Özellikle temiz tonlarda birşeyler çalmak için biçilmiş kaftandır. Ancak bu karakteristik özellikler aynı ağaç içinde bile dramatik olarak değişebilir. Ağacın üst kısmı, daha farklı bir gelişim süreci izlediğinden, daha farklı bir yapı dolayısıyla daha farklı (genelde pek de hoş olmayan) bir tonalite kazanır. Diğer dişbudak türü ise sert dişbudaktır. Bu ağaç oldukça sert ve yüksek yoğunluklu bir ağaçtır. Kaliteli beysbol sopaları bu ağaçtan yapılır. Gitar yapımında, özellikle Asya kökenli, ucuzcu gitarlarda kullanılır. Tonal anlamda bataklık dişbudağından veya benzeri hafif dişbudaklardan çok farklıdır. Yukarıda yazdığım bir çok tonal artı bu ağaçta mevcut olmayabilir veya zayıfça olur. Dişbudak gövdeli gitarlar, kabaca funk, Beach Boys hesabı sörf müziği, twang denen patlayan ve belirgin tiz/bas tonların hakim olduğu blues, country ve bluegrass türleri, vintaj rock gibi müziklere oldukça uygundur.

    Fender’in üst model Strat ve Tele’leri, Yamaha’nın Mike Stern ve Schecter’in Jef Loomis imzalı modelleri ve Ibanezin FR ve Talman serileri, yeni PGM 401 gibi gitarlar örnek verilebilir.


    Ihlamur (Basswood – Tilia):
    Ihlamur 80’lerin meşhur “gitar kahramanları” furyasında son derece popüler olmuş bir ağaç olmuştur. 80 öncesinde, en azından katalog bilgisi anlamında kullanımına neredeyse hiç rastlanmasa da, 80’ler ve getirdiği yüksek çıkışlı manyetik-amfi-rack efekt sistemleri, floyd rose köprüleri ve gitar icra sınırlarının zorlanması, Eddie Van Halen’ın kitleler üzerinde patlattığı gitar sevdası, dolayısıyla mislince büyüyen pazar ve arz talep dengesi sonucunda kendine yer bulmuştur. Ibanezin has ağacıdır desek yalan olmaz zira Jem, RG, JS, PGM gibi modellerinde en sık tercih edilen ağaçtır. Gitar yapımında sık rastlanan iki temel türü mevcut; ilki ibanezin eskiden daha çok modelinde kullandığı Kuzey Amerikan ıhlamuru, diğeri ise Uzak Doğu kökenli (Kore, Endonezya, Çin vs.) gitarlarda rastlanan bazı Avrupa/Asya ıhlamur türleri. Açık renkli bir ağaçtır (ancak buna rağmen özel bir yanının bulunmaması sebebiyle şeffaf finişlerde tercih edilmezler). Üst modellerde bulunan ıhlamurlar açık krem rengi iken alt modellerde, yeşilimsi bir renklenme de bulunabilir. Büyük ölçekli üretim yapan firmaların ucuzcu modellerinde sık tercih edilmesinin en büyük nedeni ise üretim şartlarının (şekillendirme, zımparalama ve tüm boya süreçleri) seri üretim için son derece kolay ve elverişli oluşudur.
    Tipik EQ özellikleri olarak, yumuşak yapısından dolayı uç tiz ve uç bas frekansları zayıfçadır. Genel olarak tizleri oldukça yumuşak ve yuvarlak hatlıdır.
    Bu özelliği ıhlamurun Floyd Rose köprülerinin baskın olduğu 80’li yıllardaki popüleritesinin de bir sebebidir, zira gitar tonu köprüden kaynaklanan aşırı metalik bir parlaklık/tizlik kazanmaz. Dolayısıyla F.Rose türevi köprüler için çok ideal bir tonal yapıdan bahsetmek mümkün olur. Uç baslar zayıfsa bile orta baslar daha belirgin ve canlıdır. Ancak dişbudak stratlardaki o dolu dolu, kocaman, zengin baslar bulunmaz.
    EQ’daki belirgin karakteri ise mid çıkıntılıdır. Dişbudak ve kızılağaçtan farklı olarak, nispi tonal tepkisi daha zayıfçadır ve dinamik aralığı daha sınırlıdır. Ancak azalmış olmasına rağmen yumuşamış tiz ve basları, vurgulu/belirgin midleri ile ıhlamur, drive’ın arttığı ortamlarda gayet iyi bir lead gitar ağacıdır. Elbette bu noktada midlerin hem grupla çalarken hem de kayıt sırasında, miksde fark edilme/duyulabilme açısından çok önemli bir frekans aralığı olduğunu belirtmek gerek. Ancak bu avantajlar özellikle ilk bahsettiğim amerikan ıhlamuru gibi türlerde söz konusudur. Uzak doğu kökenli firmaların, alt modellerindeki (Ibanez’in Kore, Çin ve Endonezya üretimi modellerinde, düşük seviye Cort’lar ve Yamaha’larda mesela) ıhlamurlar sıklıkla çok daha zayıf tonal karakterlere sahiptirler.

    Ibanezin RG serisinin çok büyük bir bölümü, Cort’un Neil Zaza modeli gibi bazı modelleri, bazı Charvel ve Jackson modelleri gibi bir çok gitar ıhlamur gövdeye sahiptir.


    Maun [Mahogany – sıklıkla Swietenia, Khaya ve Entandrophragma türleri. Örneğin Khaya Ivorensis (Afrika Maunu) ve Swietenia Macrophylla (Honduras Maunu gibi)]:
    Üç kelime; Gibson Les Paul! Tipik bir Les Paul nasıl karakterize edilebilir? Sıcak ve yumuşak tonlar, sonsuz ses uzaması (sustain), hayvan cesedi misali bel büken bir ağırlık, şeffaf veya yarı şeffaf modellerinde her taraftan, altın rengi üst kapak olanlarda (goldtop) sadece arka tarafta görülebilen şahane damar yapısı ve artık biraz da fiyat… İşte tüm bu özellikleri belirleyen (Dikkat: Skala uzunluğu, sap ve gövde kalınlığı, tuşe ağacı, köprü ve üst eşik gibi önemli diğer faktörler göz ardı edilmemeli!) ana etmenlerin başında maun gövde ve sap yatmakta…

    Gitar dünyasının, bence, en güzel ağaçlarından birisidir ve kendi adıma üzerinde alevli veya yanardönerli bir Akçaağaç kapakla servis edilirse tadından yenmez Günümüzde gitar gövdesi olarak yaygın ölçekli kullanılan çeşitli maun türleri mevcuttur. Bunların en meşhuru Honduras Maunudur. Eskiden Honduras maunu çok aşırı bir şekilde kullanılırdı. Eski Les Paul’lerin, sanıyorum, tamamı Honduras bölgesinden nasiplenmiştir hatta. Şu an ise CITES tarafından koruma altında bir ağaç türü olduğu, yani soyu tükenme tehlikesi söz konusu olduğu için bulunması zor, en azından amerika kıtası haricinde durum bu ve bulunduğunda da fiyatlar katlana katlana çıkıyor karşımıza. Hele bir de iyi koşullarda yıllanmış filansa hiç sormayın. O sebeple karşınıza çıkacak 1000-2000 dolar aralığındaki bir gitarın Honduras olma ihtimali göreceli olarak düşük, onu belirteyim. Piyasada en sıklıkla dönen modellerde sıklıkla rastlanan türler genelde Khaya Ivorensis yani Afrika Maunudur veya sapeli maunudur. O da güzeldir, o da candır. Honduras biraz daha hafiftir ki en büyük avantajlarından birisi de bu.

    Görsel anlamda kızıl kahve renklidirler. Şeffaf cilalandıklarında altın renkli parıltılı (simli gibi) da görünürler. Açık tanelere sahip ve geniş gözenekli olup çok sıkı bir dokuya sahiptirler.
    Bu yönüyle dişbudağa benzeseler de ondan çok daha yoğun ve sık gözenekli bir dokuya sahiptir. Bu yüzden maun gitarlar tam bir “sırt/bel düşmanıdır”. Ful masif gövdeli bir maun gitarı elinize ilk aldığınızda sadece “biraz” ağır gibi gelir ancak o gitarla 2-3 saatlik bir sahneden sonra emin olun gözünüze ilk geldiği kadar güzel gelmez Bu sebepten dolayı Gibson uzun süredir Les Paul modellerinde 9 adet ağırlık azaltma boşluğu (weight relief) ve/veya havuz oyma (Chambering) gibi denemelere başvurmuştur ki bu olaylar ve gitar tonundan götürdükleri ile hala tartışmalıdır (bu konuda GitarPedal - GitarPedal Portal forumlarında derinlemesine bazı makaleler mevcut, merak eden olursa). Fakat maalesef havuz oyma yöntemini bu kadar masum bulamıyorum Les Paul’lerde. Adamlar öyle bir havuz açıyorlar ki özellikle köprü bölgesinde bile ciddi ağaç kaybı var. Dünyanın gitar tamiri&modifikasyonu konusunda en ünlü lütiyelerinden Dan Erlewine’ın çok güzel bir sözü var bu konuda; “Gitarın köprüsü, gitarın kalbidir” diye. İşte o kalp noktası güçlü olmalı. Olmalı ki tonalite/sustain olması gerektiği gibi yüksek seviyede olsun. Bununla birlikte şunu da asla göz ardı etmemeli ki bir gitarın tonu iyi ise, iyidir. Yani bir gitar da havuz açılmış diye illa kötü tınıyacak diye mutlak bir kaide yok. Epiphone da Les Paul’lerinde bu havuz açma işini abartanlardandır, onu da anımsatalım.

    Tonalite olarak oldukça sıcak (gavurların “warm” dediği) ve yumuşak, naif tonlara haizdir. Hem temiz seslerde hem de distorsiyon altında dolu dolu tonlar sunar. Yüksek yoğun yapısı sebebiyle sustain konusunda canavardır. EQ olarak ise basları hacimli ve doludur. Midler ise bas midler (bas bölgeye daha yakın olan alt midler) tarafından baskıncadır. Tiz midler nispeten daha az olmakla beraber tizler yumuşak bir şekilde belli eder kendini. Bu hali ile tipik rock ve metal türlerine oldukça uyumludur. Boş gövde gitar yapımında kullanıldığında cazın, o kendine özgü yumuşak ve koyu sounduna çok iyi giden bir yapı gösterir. Hatta katı gövde halinde bile, doğru konfigürasyonlar ile elektrikli caz/füzyon türlerine çok iyi gider. Hacimli ve nispeten koyu tonalitesi sebebiyle sert metal türlerinin gitaristleri tarafından da tercih edilmesini sağlar. Ayrıca gitar perdesinin üst bölgelerinde (~12. perde ve sonrası) doğal armonikler ve natürel tonlar arasında çok iyi bir dengeye sahiptir. Böylelikle o bölgelerde notalar kızılağaç veya dişbudağa nazaran daha zengince gelir.

    Tonal yapısını biraz daha zenginleştirmek ve/veya tiz ve tiz midlerden kazanç sağlamak adına yaklaşık bir cm kalınlığında Akçaağaç kapak kaplaması yapılabilir. Bu yapıldığında akça kapak üst midlerin bir kısmını götürecektir. Bunun sebebi akçaağaçta bu frekansların var olmaması değil, bu üst mid yapısının maununkinden çok farklı olmasındandır. Bu ikisinin beraber bulunduğu bölgede bu üst midler bir miktar kesilmeye uğrar, böylelikle. LP ve türevlerinin sahip olduğu “yumuşak” tonalitenin altında da bu yatar biraz da… Neyse eğer bu akçaağaç kapak görsel motifli (alevli veya janjanlı vs.) olursa netice son derece zarif, eşsiz, çekici ve güzel olabilir.
    Maun gitar modellerinden bazılarını örneklemek için; Gibson Les Paul ve Gibson üretim hattının çoğunu(SG, Explorer, BFG vs.), pek çok PRS gitar modellerini (513, Tremondi, Custom,SC245 ve SC250 serisi gibi), Ibanezin en prestijli üretimi olan J Custom serisinin çoğu, RG3120, incecik S serisinin tamamı, RG3520Z, RGA serisi, Artist serisi, Xiphos serisi, JS6, JS6000, JS1600, K7 ve APEX serisi, ESP’nin Eclipse ve M serisinden bazı modeller anımsanabilir. Fender’in ise aklıma sadece 1-2 örneği geliyor Tele-Sonic model telecaster gibi.


    Ceviz (Walnut - Juglans Nigra):
    Dişbudak-vari tane yapısına sahip, fakat maun gibi eşyapılı/düzenli bir yoğunluğa sahip olan koyu kahve renkli bir ağaçtır. Maundan daha sert ve yoğun olduğundan dolayı tonalite daha parlakçadır. Ancak açık taneli yapısı bazı frekanslarda bastırılmış bazılarında ise dinamik olarak beliren karmaşık bir mid frekans yapısı gösterir. Ritimlerde genizden gelen sesler gibi (koyu baritonumsu bir erkek sesi misali) bir tonal tepkiye karşılık sololarda parlayan bir tonalite gözlenebilir. Diğer bazı ana gitar ağaçlarına göre belirgin avantajları vardır. Dişbudak gibi enerjik atakları ve katı basları mevcut iken maun gibi yumuşak tizlere ve kızılağacın dokulu mid yapısına sahiptir aynı zamanda. Ana dezavantajları ise öncelikle çok ağır olması ve soundu konusundaki inadıdır. Gelişigüzel manyetik değişimlerine pek tepki vermez, manyetik seçiminin gitarın kendi bireysel tonalite ve EQ dengesine göre çok iyi ayarlanmış olması gerekmektedir. Cevizden yapılmış bir gövde , diğer ana gövde ağaçlarına göre çok daha belirgin bir şekilde dikte eder. Ayrıca gövde bloğu çok ağır olursa, mid frekansları gerekenden çok daha fazla boğar ve cansız bir sound oluşturur, bu sebeple ceviz gövdeli gitar seçerken açık tanelere sahip ve biraz da hafifçe olanını seçmek icap eder ki ana gitar frekansları yeterince titreşebilsin.

    Türkiye’de, özellikle Adana civarında harikulade figürlere sahip cevizler mevcut. Ancak onları, epey süre önce tüfek dipçiği yapan firmalar keşfettiği için, muhteşem gövdeler veya gövde üst kaplaması yapılabilecek potansiyeldeki, uluslararası lütiye pazarlarında büyük ilgi görebilecek ahşap parçalarının ultra yüksek ücretler karşılığında satıldığına şahit oluyoruz.


    Koa (Koa - Acacia Koa):
    Aslen bireysel tecrübem olmayan bir ağaç bu Koa. Oldukça nadir bulunan egzotik türlerden birisi. Sadece Hawaii tarafında bulunuyor ve bölgenin geleneksel ağaçlarından da birisi. Hani Hawaii ile alakalı filmlerden bildiğimiz küçük gitarları, yani ukeleke, vardır ya, onların yapımında ve çok pahalı akustik gitarların ön ve arka kapaklarında kullanılır. Açık tondaki kahve bal rengi arası renklidir. Figürlü koa diğer ağaçların hiçbirinin sahip olmadığı kadar derinlik etkisine (3 boyutluluk etkisi) sahiptir. Maundan ve cevizden daha yağlı hissiyatlı, maundan daha yoğundur. Ceviz kadar parlak tonlara sahip değildir. Yağlılık hissiyatı gülağacı (rosewood) gibi olduğundan dolayı pena ataklarında bir miktar tiz frekansı sönümler. Ancak yoğunluğu sebebiyle bu olay biraz toparlanır ve uç noktalara geçmez. Genel anlamda midler belirgin, tiz tepkisi yumuşaktır. Baslar oldukça net ve temiz olsa da seviyesi benzerlerine göre biraz azalmış durumdadır. Bu yapı daha az dinamik ve daha sıkışık ancak oldukça da tatlı ve iyi bir sound yaratır. Özellikle de sert bir çalım tarzı olanlar için. Çok albeni sahibi bir ağaç olmasına karşın nadir bir tür olmasından dolayı ÇOK pahalıdır. Hele figürlü koaların yanına yaklaşılmaz.

    Koa içerikli gitarlara iki örnek Reb BEACH’in (Winger, Whitesnake) imzalı modeli olan Ibanez RBM2NT ve Shur RBM’ yi verebiliriz.


    Akçaağaç [Maple – Acer Ailesi olarak bahsedebiliriz. Acer saccharum’dan Acer macrophyllum’a]:
    Enstruman yapımcılarının çok büyük bir kısmının peşinden koştuğu ağaçların başında gelir. Yaylı enstrumanların çoğunun yapımında kullanılır veya kullanılabilir. Türkiye’de “Kelebek” veya “Kelebek Ağacı” olarak da bilinir. Ana konumuz elektrik ve bas gitarda hem sap, hem gövde, hem de tuşe yapımında sıklıkla kullanılır.Türleri dünyanın hemen her yerinde bulunabilen bir ağaçtır. Hatta Kanada bayrağında bile Türkiye’de de kuzey bölgelerde (Kastamonu gibi) çok güzel örnekleri bulunabilir. Gitar dünyasında kullanılan birkaç türü var. Ama önce bazı genel özelliklerinden bahsedelim. Bir kere oldukça sağlam bir ağaçtır. Bu sebeple sap yapımında en çok kullanılan ağaçlardır. Tellerin oluşturduğu yükü genelde başarıyla taşıyabilirler. Oldukça açık renklidir. Eşyapılı tanecik yapısı sebebiyle cilalanması, boyanması, astarlanması gibi finiş özelliklerine çok uyumludur, başarılı sonuç almak nispeten kolaydır. Ancak yüksek yoğunluğundan kaynaklanan tiz ve üst mid karakteristiği sebebiyle elektrik gitarlarda gövde yapımında pek tercih edilmez. Birkaç ESP/LTD’ de, birkaç alt model Washburn ve Ibanez’de anımsıyorum. Bas gitarların gövdesinde, elektrik gitarlara nazaran daha sık kullanılır. Sap ağacı olarak Fender’in klasik ağacıdır öncelikle… Leo Fender, ilk elektrikli gitarlarını tasarlarken, Gibson’ın aksine bu ağaca yönelmiştir ve zamanla bu klasikleşmiş strat tonlarının bir parçası haline gelmiştir. Ibanez, Jackson, Peavey, Ernie Ball, ESP, Carvin, Washburn gibi firmalar da saplarında, sürdürdükleri süperstrat geleneğine bağlı olarak bu ağacı kullanmaya devam ederler.

    Sahip olduğu hem mekanik, hem de tonal özellikleri sağlıklı ve kararlı bir şekilde gösterebilmesi için iyi kurutulmuş olması önem taşır. Bu mekanik özelliklere büyük ölçekte etkileyen bir diğer özellik de bu ağaç blokların (sadece akçaağaç için geçerli bir olay değil bu) kesim biçimidir. Gitar saplarında kullanılan akçaağaç bloklarında iki tür kesim söz konusudur; Biri düz kesim (plainsawn) ve diğeri de yıldız kesim (quartersawn). Düz kesim, ağaç tomruğunun dilim dilim kesilmesi ile elde edilir ve enstrüman yapımı için en az iyi yöntem, kerestecilik açısından en verimli yani hesaplı yöntemdir. Tek bir ağacın bloğundan, diğerine nazaran çok daha fazla sayıda parça elde edilebilmektedir bu yöntemle. Bu sebepten dolayı da alt seviye gitarların hemen hepsinde bu tür kesime sahip akçaağaçlar kullanılır. Yıldız kesimde ise olay biraz daha çetrefillidir. Öncelikle, çalgı yapımı için en iyi yöntem, kerestecilik açısından en verimsiz dolayısıyla pahalı yöntemdir. Olay kabaca şu şekilde işliyor. Ağacın gövdesini bir pasta olarak düşünelim, bu (misal dörde bölünmüş) pastadan bir dilim kesip alalım. Çıkan dilimi tam ortadan ikiye kesildiğini düşünelim. İşte karşımızda basit bir yıldız kesimlenmiş bir kapak ağacı Basit değil mi? Neyse bu yöntem çok daha fazla talaş çıkardığı ve tomruktan daha az kullanılabilir parça çıkardığı için maliyeti daha fazladır. Dolayısıyla gitar firmalarının üst seviye gitarlarının saplarında görebilirsiniz bu tür ağaçları (Misal eski Ibanez RG550, eski Jem7VWH, Cort X Custom gibi).
    Ha bu bir ağacın sapı düz kesimliyse illaki sap atması yaşanır diye bir anlama gelmez ki tonla Fender stratocaster veya telede kaliteli ve iyi kurumuş düz kesimli akçaağaç saplar, görevlerini başarıyla yerine getirmektedirler. Ancak ince sap profillerine sahip gitarlarda, (ibanez gibi, jackson gibi) bence varlığı daha geleneksel gitarlara nazaran daha önemlidir.


    Alevli Akçaağaç (Flamed Maple - Acer Saccharum):
    Gövde kapağı ve sap/tuşe yapımının baş tacıdır bu ağaç. Hele ki yüksek seviyeli (en az AAA) bir hare (Ağacın bu figürlü kısımlarında kabuktan öze doğru su çekmeye yarayan bazıları bazı değişimlere uğramış, farklı su yolları bulunur. Bu bölgeler ışık yansıması farklılığından dolayı değişik bir görsellik kazanır) yapısı varsa. Bu ağacın gitarda birkaç çeşit kullanımına rastlamak mümkün; gitarın sapında ve/veya tuşesinde kullanılabilir. Çok güzel bir görsel efekt verir. Masterpiece serisi veya Wildwood özel yapımı olan stratlarda, Eric Johnson’ın kendi bazı özel stratlarında görülebilir. Diğer görülebileceği yer gitar gövdelerindedir, kapak veya kaplama olarak. Eğer gitarın gövdesi üzerinde birkaç santimlik bir derinlikle bulunuyorsa kapak, sadece birkaç milimetrelik bir şekildeyse kaplama adı verilir. Gövdede kaplama olarak sadece görsel bir albeniyi ucuza yaratmak için kullanılıyorsa da, kapak olarak kullanımının belirgin bir tonal etkisi de vardır. En sık olarak maunun üzerinde görülür. Bu şekilde üretilmiş ne muazzam Les Paul’ler vardır hani… Böylelikle salt maundan kaynaklanacak tiz eksikliği giderilmiş, ton biraz daha yumuşamış olur. Üstelik maunun getireceği tüm güzellikler de halen meydandayken. Ancak özellikle maunun ve akçaağacın birleştiği noktalarda üst mid aralık için yaşanacak bir etkileşmeden dolayı üst midlerde azalma görülebilir. PRS ve Les Paul’lerdeki “yumuşak ton” olayının da temelindeki noktalardan birisi de budur (bu konuda Dr.K'nın harikulad ebir makalesi var, ona bakabilirsiniz). Hangi gitarlarda görebilirsiniz bu olayı? Birçok J Custom Ibanez’de, RG3520Z, RGA321 gibi, PRS’lerin bir kısmında, bazı Les Paul’lerde. Kaplama olarak ise alt model Ibanez RG320FM, S470FM, Cort X11 gibi modelleri örnek verebiliriz.

    JanJanlı Akçaağaç (Quilted Maple - Acer Macrophyllum):
    Alevli akça’dan daha nadir bulunan bir ağaçtır. Hare yapısı alevli akça kadar sık değildir. Daha ziyade bulutumsu figürlere sahiptir. Yoğunluk anlamında alevli akçaağaçtan daha az yoğundur. Zaten hare yapısı ne kadar sık olur ise yoğunluk o oranda artar. Tonal olarak alevli akçaağaç ile kıyaslandığında biraz daha yumuşağımsı bir ton getirmesi beklenebilir. Maunun üzerine AAA seviyesinde janjanlı akça kapak eklenir ve PRS türü bir boya işleminden geçirilirse hem görsel cümbüş, hem de fiyat tavan yapar. Kapaklık kalınlıkta olan ahşap parçalarının, eğer bir de hare yapısı iyiyse, dolar bazıyla üç haneli rakamlarda gezen fiyatları vardır. PRS bu ağaçlara nefis stain cilaları uygular. Ernie Ball, J-Custom serisiyle Ibanez ve Carvin de bu işi iyi kotaran büyük firmalardır.

    Kuş Gözü Akçaağaç (Bird’s Eye Maple - Acer Saccharum):
    Kuş gözü akçaağaç aslen bir tür değil, ağacın farklılaşan çevresel koşullara (güneş ışığı ve rakip ağaçların artışı ve ortam PH’ı gibi) tepkisi sonucu ortaya çıkan belirtilerdir ki sadece akçaağaçta değil başka bazı ağaçlarda da görülebilir. Dönüş hareketi yapan küçük bir yuvarlakçık/yumru şeklinde yapılardır, bu kuş gözleri. Kullanım açısından çok değerlidir. Rolls Royce’ların kaplamalarında bile kullanılır. Gitarda ise özellikle sap yapımında çok sevilir. Ancak haliyle bu ağaç da çok pahalıdır. Özellikle Premium seviye kuşgözü figürlerine sahip olan örnekler cidden çok uçuk rakamlara alıcı bulabilir. Lüthiye ortamlarında bu tür sapların başta kararlılık olmak üzere mekanik özelliklerinin, diğer Akçaağaçlara göre daha kötü olduğundan bahsedilir. Teorik olarak doğru olması icap eder. Ancak birçok malzeme sağlayıcı firmada, ki başında Warmoth gibi prestij sahibi firma da vardır, bunu tecrübelerine dayanarak reddederler. Bunu da akılda tutmak lazım.

    Akçaağacı tuşe (fretboard / fingerboard) özelliklerine göre de incelemezsek bir şeyleri eksik bırakmış oluruz. Öncelikle belirteceğim iki kelime “parlaklık” ve “yoğun” olacak. Pena ataklarına ve doğuşkanlara karşı oldukça tepkisel bir yapı gösteren bir yapısı vardır. Tonal anlamda parlaklık ve berraklık getirisinden bahsedilebilir. Ancak gülağacı ve abanozdan farklı olarak cilalanmaya duyduğu ihtiyaç sebebi ve bazı cilaların türünün karakteristiği nedeniyle, özellikle de perde demirleri alçaksa, biraz yapışkanımsı bir etki verebilir parmaklara. Ancak bu hissiyat gülağacının doğal yağlımsı yapısına göre yine de oldukça kaygan sayılabilir. Bazı gitaristler özellikle bu tür tuşeye sahip gitarlar tercih eder (Yngwie J. Malmsteen, Paul Gilbert)



    Konu r00t tarafından (28.11.12 Saat 03:59 AM ) değiştirilmiştir. Sebep: Konu düzenlenmiştir.
    DBZ BARCHETTA LT-FR
    M-AUDIO FAST TRACK PRO
    M-AUDIO KEY STUDIO 49
    AKG K271 MKII

  2. #2
    Yasaklı
    Durumu: yiguit çevrimdışı
    Üyelik tarihi: Feb 2010
    Yer: İzmir
    Mesajlar: 63
    Beğendiği Mesajlar: 1
    5 Mesajına 5 beğeni yapıldı.

    Standart

    çok teşekkürler tam aradğım konu.. bugünlerde ağaçları ve özelliklerini arıyordum.

  3. #3
    Gitar Dersi Video
    Durumu: baris159 çevrimdışı
    Üyelik tarihi: Jul 2011
    Yaş: 35
    Mesajlar: 1
    Beğendiği Mesajlar: 0
    0 Mesajına 0 beğeni yapıldı.

    Standart

    Merhba;

    Paylaşım için teşekürler.

    ben destroyer kasa bir gitar istiyorum heavy metal ritim gitaristim. ne ağcı önerirsiniz

  4. #4
    Gitar Dersi Video
    Durumu: Epison çevrimdışı
    Üyelik tarihi: Jan 2012
    Yer: Ankara
    Yaş: 35
    Mesajlar: 2
    Beğendiği Mesajlar: 0
    0 Mesajına 0 beğeni yapıldı.

    Standart

    destroyer kasa dediğin galiba explorer kasa, kesinlikle maun olmalı, başka ne olabilirki, nato da olabilir daha ucuz olmasını istiyorsan ya da korina bulursan o da güzel olur

Gitar Dersi Video
Selim IŞIK ile Gitar dersi videoları, gitar akorları, gitar tabları, gitar kursu ve müzik forumu.
Sosyal Platformlar