Teknik death metalde kendi halindelik üzerine.

Önceki albümlerine yazılan yazılardan herhangi birini okumanın gayet yeterli olacağı bu tipik albümü, türün haşmetli kanonlarıyla karşılaştırınca kulak aşinası bularak hiyerarşik bir listede tokatlamak gayet olağan ve güvenli görünüyor. Ama bir de allâme kesilerek dirhem dirhem ve açıktan açığa yerden yere vurduğumuz o muazzam cıncık boncuk albümler arasında ayrı bir hiyerarşi olması gerektiğini de unutmamak gerekiyor. Yüzeye çıkıp ismini duyurmayı başarmak dışında bir hedefi olmadığı gayet açıklık kazanmış bu grubu küçümsemek mümkün, ama yüzeyin altında tipik death metal öğelerini taşırken müzikalitesi de tipikliği kadar berbat olan irili ufaklı ve küme küme albümler de yayınlanıyor her yıl. Özgünlükten yoksunluğunu gözümüze gözümüze sokmaktan utanmayarak yüzümüzü ekşiten bu grupları dinledikten sonra, en azından biraz eğlendirici müzikalite barındırmalarını umut ediyoruz. Ama bunu bile başaramıyorlar.

Gözümün önüne iyi niyetli bir posta memurunu getiren Abysmal Dawn, çeşitli muhitlerde kendi beste yazma kabiliyetlerinden merhale merhale yüksekte tavırlar takınarak çakal uykusuna yatmış şairane bir sanatçı kisvesiyle caka satmıyor. Ne yapabileceğini ve yapamayacağını gayet iyi biliyor. Altından kalkamayacağı deneyselliklere girişmek yerine alışılmış formülleri tekrar tekrar harmanlamanın keyfini sürüyor. Hiç özgün olamadığını ve olamayacağını açıktan açığa söylüyor. Ama en azından tepeden tırnağa güzel ve alışıldık çeşitlemeler barındıran rifler ve sololar, vokaller ve davul vuruşları sunuyor. Yani eğlendirici müzikalite barındırma umudumuzu yersiz çıkarmıyor.



Müziğin niteliklerini kısaca yazalım: Sıradan teknik death metal rifleri, sıradan trigger davul vuruşlar, sıradan sololar, ortalamanın biraz üstünde ama hâlâ sıradan gırtlak vokaller, Cynic ile başlayıp günümüze gelen kozmosa dair sıradan şarkı sözleri, ölçülü ve muntazam sıradan bas partisyonları, sıradan geçişler, sıradan atmosferik şarkı girizgâhları, sertlikten ve organiklikten ödün vermeyen sıradan bir prodüksiyon; ama sıradan olduğu kadar da iyi niyetli, hatırda kalıcı ve çalışkan bir malzeme. Yersiz düşen hiçbir şey yok.




Sırf türü sevdikleri için tarihi bir karşılaştırmaya yerleştirmeden en yüksek puanları veren kritik yazarlarının değil, aynı zamanda dinlediği her albümün müzikal bağlamda yekpare bir sanatsallıkla ve kusursuzlukla biçimlenmiş olmasını bekleyip beklediklerini bulamayınca öfke püsküren kritik yazarlarının da bu albüme rasyonel değil keyfi yaklaştıklarını düşünüyorum. Her metal türünde görülmesi mümkün olan ‘eskilere saygı’ kuşağıyla karşımıza gelen grupların çokluğundan ve yaptıkları müziklerin sıkıcı ritüellerinden şikayet edenlere katılmamak elde değil. Ama o sıkıcı ritüelleri yapanlar arasında da bir karşılaştırma yapmak gerekiyor. Böyle bakıldığında Abysmal Dawn diğerleri kadar itilip kakılmayı hak etmiyor.



Hem kimi zaman muhteşem albümlerden yorulup uzaklaşarak sıradan bir albüm dinlemek istediğiniz olmuyor mu? Bazen kafa tırtıklayıcı riflerle ve davul vuruşlarıyla, içime işleyen fevkalade melodilerle ve sololarla, ufkumu genişleten deneyselliklerle ve duygu patlamalarıyla, kulaklarımdan çıkmayan brutal pasajlar ve şarkı sözleriyle dumanaltı olmuş o yorucu müziklerden kaçıp, güvenli ve alelade bir müziğin açık havasına çıkmak istediğim oluyor.



Böyle zamanlar için, teknik death metal üzerinden konuşunca, Abysmal Dawn, o eğlenerek dinlediğim biçilmez kaftan gruplardan biri olabiliyor. Grubun albümlerine hayranlık beslemiyorum ama beslediklerime kıyasla daha duru, doğal, sakin ve huzurlu bir sevgi beslemenin keyfini çıkarıyorum.



Diyelim ki, teknik death metal bir gezegen kozmosudur, dinleyiciler de gezegen konakçıları. Herhangi bir hiyeraşiyi anıştırmayarak aklıma gelenlerden Decrepit Birth, Atheist, Suffocation, Necrophagist, Cryptopsy, Spawn of Possession, Deeds of Flesh, Psycroptic, Nespithe, Anata, Arsis, Decapitated, Immolation, Capharnum, Nile, The Faceless, Pestilence, Origin, Mithras, Cynic, Liers in Wait, Hour of Penance, Quo Vadis, Gorguts, Martyr, Gorod, Odious Mortem gibi en bilinen kimi yaşlı kimi orta yaşlı muazzam nebulalara ve göz kamaştırıcı gezegenlere konaklayanlar, yalnız birkaç uydusuyla diğerlerine öykünen yarı parıltılı yarı sönük Abysmal Dawn’a arada bir uğrarlarsa bir eğlence bulabilirler. Ama türle ilgilenmeyenler için öyle pek gezip görülür bir niteliği de yoktur diye ekleyelim.

Çıkış tarihi
2011
Şirket
Relapse
Kadro
Charles Elliott: Vokal, gitar
Michael Cosio: Bas, geri vokal
Scott Fuller: Davul


Şarkılar
1. The Age of Ruin
2. Pixilated Ignorance
3. In Service of Time
4. Rapture Renowned
5. Our Primitive Nature
6. Perpetual Dormancy
7. Leveling the Plane of Existence
8. Manufactured Humanity
9. My Own Savior
10. The Sleeper Awakens