Tepeden tırnağa kadro değişimlerinden sonra ikinci albümleri “Cosmogenesis“le tanıtımların doruğuna erişerek kendini fazla ağırdan satan Obscura, ikinci albümüyle karşımızda. Hem eski Necrophagist üyelerini barındırmalarından ötürü, hem de plak şirketinin yanlış pazarlama seçimlerinden ötürü çıtalar aşırı yükseldiğinden, birçoklarını hayal kırıklığına uğratan “Cosmogenesis” sonrasında grup yeni albümünü bir sene gibi kısa bir zamanda yazacağını açıkladığında güzel bir şeyler duyacağıma yönelik ümitlerimi kara toprağa gömmüştüm. Ama elimden geldiğince kötü niyetli bir tavır takınarak dinleyip yerden yere vurmanın keyfini süreceğimi sandığım bu albümle grup, beni mutlu bir hayal kırıklığına uğrattı.

Karşımızda daha kişilikli bir Obscura var; hemen konuya girelim: Pinch armonilerle ve renkli arpejlerle süslenen gitar pasajları bana yer yer İsveçli teknik death metal grubu Anata’yı hatırlatan yılanımsı bükülüp kıvrılmalarla, sağlam iniş çıkışlarla, irili ufaklı melodilerle ve kişilikli eğip bükülmelerle çekici bir rotada bilirkişi güveniyle ilerliyor; istediğinden çok daha iyisini yapabilecek davul vuruşları kendi ölçülerini zorlamasa da aynı ustalıkla ve incelikle dirhem dirhem yazılmış. Albümün verdiği duygular önceki albümde olduğunun aksine bir tuhaf, ama iyi anlamda: “Cosmogenesis” sıkıcı ve alışılagelen bir kozmiklik duygusunu yüzüne gözüne bulaştıran bir tatsızlık ve budalalıkla anlatırken, bu kez sanki sanki kainatlar arası alabildiğince engin bir atlayış gerçekleşecek, geride kalan hayatlarımızın artık hiçbir anlamı kalmadığını anlayacağız ve barışçıl bir huzurla heyecanlı bir canlılık duyguları arasında gidip gelen yeni bir anlayışa varacağız.

Tek kelimeyle harikulade denebilecek deneyimli bas gitarlar için ayrı bir paragraf açma gereğini duyuyorum. Yalnız öncü gitar pasajlarının o üst üste binen uzun solukluluğunu ve yoğunluğunu yapılandırıp kemiklendirme işlevini kusursuzlukla sağlamıyor, aynı zamanda mesleğinin müptelası bir matematikçi titizliğiyle ve yaratıcılığıyla incelikli ve eğlenceli kompozisyonlar dokulandırıyor, özenle süslenmiş pasaj geçişleri resmediyor ve albümü sırf kendi için baştan sona dinlemeyi teklif ediyor.


Kalıplaşmış ve kurallaşmış şarkı yazımını savuşturan her bir eğlenceli şarkı, yapıları ve tempolarıyla yoğun bir zenginlik ve çeşitlilik sergiliyor; doom yavaşlığında rifler, ses kodlayıcı vokaller, Opeth’imsi akustik girizgâhlar ve ara fasıllar, değişen zaman ölçüleri, farklılık gösteren şarkı yapıları ve kozmik duygular. Ama birbirini andıran rif örüntülerini temcit pilavı gibi ısıtıp ısıtıp önümüze koyan malzeme fukarası “Cosmogenesis” gibi değil, bu kez altı doldurulmuş üretken bir malzemeyle temelleniyor bu çeşitlilik sergisi. “Omnivium”u önceki albümle kıyaslarken asıl çizgiyi zaten burada çizmek gerekiyor. Batuhan’ın da “Cosmogenesis”i tanımlarken hedefi on ikiden vurduğu gibi: ‘’Şarkılar ne kadar kompleks falan gözüküyor olsa da altyapı olarak birbirlerinin tekrarından başka birşey değil.” Grup bu tembellikten, bu albümde sıyrılmış görünüyor. İlk dinleyişte kulağa biraz rastgele ‘dilülü’ pasajlarla tıka basa gibi gelse de birkaç kez dinledikten sonra farklılıklarını ayırt etmeye başlıyoruz. Yine de belli başlı kısımlar biraz daha kısaltılsa daha tutarlı bir tekrarlılığın yakalanabileceği şarkılar barındığını söylemek mümkün. Ama dediğim gibi, kesinlikle “Cosmogenesis” albümündeki tembellik yok.



Rengârenk ama ruhsuz bir lunaparkın arkaplan müziğini andırırcasına aşırı yapaylığa, erişilebilirliğe, yumuşaklığa, kristalliğe ve sululuğa öykünen tını, diğer kimi kritiklerde de grubun eleştirilen bir yönü olmuştu. Aşırı steril tınının açıktan açığa yavanlaştırdığı sert riflerle döşeli pasajlar önceki albüm boyunca iyiden iyiye rahatsızlık verici bir nitelik taşıyordu. Ama grup bu kez sert riflerin değil, daha ziyade melodik sololarla, müzikal arpejlerle ve inleye inleye kulakta ahenkler renklendiren pinch armonilerle yüklü pasajların altını çizerek prodüksiyonun asıl olumlayıcı işlevini öne çıkarıyor.





Yalnız bir sene içinde yazdıkları bu albümü dinledikten sonra Obscura grubu hakkında söylenebilecek en ümit verici şey grubun hâlâ sınırlarını zorlamadığı olacaktır. Cosmogenesis’in sağlam fikirlerine ve ustalıklı inşasına rağmen kendini tekrarlayıp duran çalıp çırpıcılığına burun kıvırdığımız için beklentilerimiz iyice düştüğünden daha da fazla sevmeyi başardığımız bu albüm sayesinde, grubun bundan sonraki çalışmalarına yönelik ilgisizliğimizi geride bırakabiliriz.



Hâlâ gereğinden fazla abartıldığını düşünmeme rağmen, bir sonraki albümleriyle yeri göğü sarsabilecek bir albüm yapabileceklerini umut edebilmeyi sağlayan bir inanç kazanmış olmanın sevincini yaşıyorum.


Çıkış tarihi
2011
Şirket
Relapse
Kadro
Steffen Kummerer: Vokal, gitar
Christian Muenzner: Gitar
Jeroen Paul Thesseling: Bas
Hannes Grossmann: Davul

Şarkılar
1. Septuagint
2. Vortex Omnivium
3. Ocean Gateways
4. Euclidean Elements
5. Prismal Dawn
6. Celestial Spheres
7. Velocity
8. A Transcendental Serenade
9. Aevum