Close
Giriş Bilgileriniz

1 sonuçtan 1 ile 1 arası

Konu: Bugünde Dünü Gördüm - Günlük Defterinden Sayfalar...

  1. #1
    Gitar Dersi Video
    Durumu: Doğukan YILMAZ çevrimdışı
    Üyelik tarihi: Apr 2012
    Yer: Ankara
    Mesajlar: 113
    Beğendiği Mesajlar: 78
    30 Mesajına 37 beğeni yapıldı.

    Standart Bugünde Dünü Gördüm - Günlük Defterinden Sayfalar...


    Doğrusu şudur ki bugünümde dünü gördüm. Dün mü? Dün dediğim ben geçmişimden bahsediyorum. Dün, bugün ve yarın. Hayat 3 zamandan oluşuyor. Bugün nasıl mıyım? Kararsız, ne yapacağını bilmeyen, sinirli, üzgün, korkak ve bir o kadar halsiz. Aklımda bir sürü soru ve bir o kadar karanlık var. Şunu dinleyerek birazcık rahatlayabiliyorum:


    Gerçek şu ki bugün yüzümü güldüren neden sevgilim Nursena oldu. Bana kahkaha attıran şey ise beni yoldan görünce yalvarmaya başlayan dilenci oldu. Para vermeyince arkamdan Allah belanı versin demeside cabası…

    Üzgün bir karar içerisindeyim tabi ki bugün. Size bir soru! Hayatınızı düzelten bir insan var. Bu insan karşı cinsten. Bütün güzel anlarınızı onunla geçiriyorsunuz. Ne biliyim bu insan artık hayatınızın bir parçası. Ondan kopamıyorsunuz mesela. Kardeş gibisiniz. O aşık olunca çok göz yaşı döker. Ve bu birisine aşık oluyor. Bir göz yaşı döküyor. (Cevaplarınızı yoruma yazında hata bende mi onu öğreniyim)

    1) Onun o göz yaşı döküşünde ne hissedersiniz?

    Çok büyük bir üzüntü içerisine girerim
    Onun canının yanması benimde canımı yakar
    Evet ona acıyorum ama takmıyorum
    Aklıma bile gelmiyor bu.
    Evet hııı. Aferin ona ama ağlamamalı.
    Hangisi geçerdi düşüncelerinizden? Bir soru daha.

    2) Onun canını yakan bu ahmak hakkında ne düşünürdünüz?

    Gidip ağzını burnunu kırıcam
    Sadece sertçe uyarı
    Gidip bi buluşup bişeyler yapmalı
    Amaan önemsiz bir konu takmaya değmez
    Aaaa kankaaa!
    İşbu ki ben bu seçenekler arasından hiçbirini aklımdan geçirmiyorum bile. Çünkü hepsi ortaya karışık bir şey hissediyorum. Neden erkeklerden nefret ediyorum biliyor musunuz? Çünkü neden benim gibi sınırlı sayıda var? Kabalık… İşte bundan nefret ediyorum. Ha bide bizim bu Türk erkeklerimizde şu var: erkeklik taslama, hava atma… Burnu kaf dağında mübarek. Neyse olanlardan sonra Gizem arkadaşımın bana öğrettiği gibi Sabret ömrüm buda geçicek diye sabrediyorum. Sesimi çıkardım kaybettim, sesimi kıstım kaybettim, bu sefer susuyorum bakalım yine kaybedecek miyim.

    Bu seferde kaybedersem tamam arkadaş KAYBEDENLER KULÜBÜ’nü oynayacağım.

    Neyse… İşte böyle. Ben önemsediğim insanın bir göz yaşına dayanamam. İnanmıyorum ben. Adalete. Adalet yoook. Başlığa göre konuyu biraz fazla dağıttım gibi. Ama konuya girmeden önce bunların anlatılması gerekiyordu. En azından ben öyle inanıyorum. Konuya girmeden önce şu müziği açın ve arka fon olsun. Dinleyin bir yandan.


    Bugünü daha önceden yaşadım. Ama BEN olarak değil. BEN olarak yaşadım. Şimdi pek bir fark yok. Sadece bir başkasının yerine geçtim. Tabi roller farklı… Ağır geldi açıkçası. Tabii her insan her rolü oynayabilecek diye bir kaide yok. Ama o günler çok acıydı. ve sürekliydi. Tanrıya yalvarırım, bu sefer bu kadar acı olmasın. Hiç olmasın demiyorum. Çünkü olacak biliyorum. Hiç bulutlar olduğu yerde durur mu ki? Denizler okyanuslara akmasa olur mu? Olmaz. Buda onun gibi bir şey. Tıpkı kalbine diken batmış gibi. Aslında küçük bir yara. Minicik. Yada şöyle diyelim. Dert küçük değil ama kalbine büyük bir zarar veremiyor. Sadece birazcık kanıyor.



    Korkarım ki aklımdaki şey olacak. Tabi bu şey daha sonra düzelecek. Ama bu aradaki zaman? Bu zamanda iki masum kalp ne yapmalı? İkisi de nefes almayacak, birisi ise burnuna kötü koku gelse küfredecek. Nefes alabildiğine şükretmiyor. Şükretmeyecek. Dedim ya burnu kaf dağında. Ben bugünü daha önceden gördüm, yaşadım. Yani gördüm dediysem. Böyle olacağını tabi ki tahmin etmiştim. Toplasan 2 kişi okur bu yazımı. Zaten ben bunu okunması için yazmıyorum. Rahatlamak için yazıyorum. Rahatlıyorum çünkü.

    BUNUN ADI ÇARESİZLİK !

    Her neyse başa gelen çekilir. Bu kadarda büyütmenin bir anlamı yok. Olacaklara engel olamazsın.

    Hııı. Bugün sadece bunlar mı oldu? Yoo. Bugün çok güzeldi. Güzeldi dediğime bakmayın. Bu sadece bir avunuş. Her neyse. Onca yıl aradan sonra ilk defa gitar kursuna gittim. Bu sefer çok iyi bir yere gelme umuduyla… 2 tane hoca vardı. Biri bayan biri erkek. Tabii ki elektrogitardan bahsediyoruz. Bugünlük dersime bayan olan elektrogitar hocası girdi. Bayanın eline elektrogitar çok yakışıyor kanaatini kıldım bugünden sonra. İyi güzel hani eksiklerimi söyledi, hatalarımı falan… Ammaa bu kadar kuru olmaz. Sohbeeet. Hanii hanii? Çok süper sohbet ettik. Dersin %90′ı zaten sohbetle geçti. O kendini tanıttı, ben kendimi tanıttım. Biraz birbirimize bişeyler danıştık. Olanları falan anlattık birbirimize. Yani bildiğiniz dertleştik. İyi geldi bana. Yani oda yeni nişanını atmış falan. Neyse bugünde böyle geçsin dedik.

    Hep böyle bi derse yada kursa gidersiniz. Aileniz çok meraklıdır. Ve size sorarlar. Eeee ne yaptınız? Nasıl geçti? Anlatsana? Ne öğrendin? Göstersene.. falan. Bunlardan nefret ediyorum ya Arkadaş ilk dersten bir öğrenci ne öğrenir ki? Yani bunu geç. Ben bir şey öğrenmeyede değil eksiklerimi tamamlamaya falan gidiyorum. Neyse burada aile muhabbeti yapmayacağım.

    Bugün beni etkileyen ufacık bir şey daha oldu.



    Otobüsteyken… Bir genç kız. Kaç yaşlarında desem. 15-16 yani o civarda. 15′ten küçük değil 17′ye gelmemiş bile. Tabi bizim bu Türk zekası otobüslere de yansımış. Bilirsiniz EGO koltukları 4 lüdür. 2′si öne bakar, 2′si arkaya. Bu koltuklar karşılıklıdır. Ve aralarında az mesafe vardır. Burayı boş buldum ve oturdum. Böylee rahatca yayıldım. Otobüs boş sayılacak derecede. Yani benim önlerim ve arkalarım harici dolu. Bu genç kız başta benim oturduğum yerin karşısına oturmak istedi. Hani dedim ya araların mesafesi az diye. Sonra baktı yayılıyorum. Birazda şaşırmış olsa gerek. -O duyguyu bilirim- Arkamdaki yere geçerken bende toplandım. Geri geldi ve tam karşıma oturdu. Gözleri önce bi gözlerime çarptı. Sonra elini çantasına soktu ve bişeyler bakındı. Sonra mp3 ünü kulağına taktı, çıkardı. Sonra kitabını aldı kitap okudu. Dedim ya aralar kısa diye. Yani bide benim gitar vardı. Ben gözlerimle dışarıyı seziyorum. Yani her zaman ki gibi dışarıyı izlerim otobüsteyken. Ama kızın gözleri arada sırada bana yöneldiğini farkettim. Yüzümü çevirir çevirmez kitabına bakmaya geri döndü. İçimde kahkahalar oluştu. Sonra hafiften kafasını kaldırdı ve gitarımı süzdü böyle uzun uzun. Lan bu gitarıma aşık mı oldu? Valla vermem gitarımı Gidene kadar içimden kız hakkında düşündüm diyebilirim. Ne yalan söyleyeyim. Bir an ayakları ayaklarıma çarptı dünyaya döndüm. Sonra yine bi gözleri gözlerime çarptı. Ve bişey yokmuş gibi devam.

    Gözlerine bakamıyorum ama yansımasına bakabiliyorum.

    Sonradan bi kızın yüzüne, gözlerine falan bakıyım dedim. Hani bi tanıdık mı, akraba mı, arkadaşımın ablası mı falan diyerek. Yani böyle bi kere bakabildim. Şimdi yani kız olduğu için bakarsam sakın… yanlış anlaşılmasını isterdim. Hani bir arkadaşımın ablasına benzetir gibi oldum. Ama yok yok bu olamaz dedim içimden. Şimdi tanıdıksa ayıp olcak diye içim içimi yedi bitirdi. Neyse sonra hani direk bakamıyorum ya. Bende dedim ki camdaki yansımasına bakayım. Hıh şimdi tam olarak gördüm. Sonradan onu tanımadığıma karar verdim. Tam ben böyle düşüncelere dalmışken o kalkacakmış meğersem hani gitar ayağına takılıyomuşta gözlerime baktı Çekebilir misin dermiş gibi… Bende yol verdim. Bu yolculuk işte biraz enteresan geldi bana.

    (Bu arada ben duygu ve düşüncelerimi saklamadan anlatırım herkese.)

    Bugünüm böyleydi. Okuyanlara teşekkürler.
    Konu Doğukan YILMAZ tarafından (27.08.12 Saat 02:34 PM ) değiştirilmiştir.
    Yurtta Barış, Kalbimde Manço.!
    Yurtta Barış, Kalbimde Manço.!
    Yurtta Barış, Kalbimde Manço.!
    Yurtta Barış, Kalbimde Manço.!
    Yurtta Barış, Kalbimde Manço.!

Gitar Dersi Video
Selim IŞIK ile Gitar dersi videoları, gitar akorları, gitar tabları, gitar kursu ve müzik forumu.
Sosyal Platformlar