İşte öyle. Bazen bana odamın duvarlarını hissetmek iyi geliyor. Neden mi? Artık onlarda sırdaşım. Gözüm arkada onları bırakabilirim sanırım. Dilleri yok. Sadece gördükleriyle kalıyorlar.

Duvarlarıma her baktığımda farklı şeyler görebiliyorum. Nasıl mı? Mesela o an ki ruh halime bağlı. Bana bazen geçmişimi gösteriyor, bazen ise gelecek günlerimi. Kara gecelerimi, gecemi aydınlatan ay prenseslerini… Bu odada yaptığım her şeyi. Oysa ki ne kadar çok acı hissetmişim tam kalbimin orta yerinde. Ne çektireni belli, nede çekileni.



Duvarımdaki bu gemiler ise umudun yolunu gösterir bana karanlık günlerimde. Nasıl mı? Onlar hep öyle havada asılı durur. Hata yapsam bile bulunduğum basamaktan düşmeyeceğimi göstererek beni cesaretlendirir. Umut yükler kalbime. Durmadan ilerlememi sağlar.

Bazen duvarlarımdan utanıyorum. Malesef kendi hayatım gibi onlarında zihinlerini kirlettiğim oldu. Eğer baştan başlasaydım bu hataları asla yapmazdım.

Her üzüntü hissettiğim zaman elimi kocaman açıyorum -Sevgilim parmaklarımın büyüklüğünü iyi bilir- ve duvara dayıyorum. Bana güç verdiğine inanıyorum. Böyle aklımda bir kurgu oluşturuyorum ve mutlu oluyorum. Tabi bunları yaparken ailemin görmemesine gayret ediyorum. Neden mi? Gördükleri zaman bana deli teşhisi koymalarını istemezsiniz değil mi?

Duvarlarımın acılarını astığım poster, resim, çerçevelerle kapatmaya çalışıyorum. Ama pek beceremiyorum sanırım. Nede olsa eski bir dostumun dediği gibi;

“Kırılan bardaktan su içilmez.”

Nede doğru söylemişsin güzel arkadaşım. Kırılan kalp sevmez, kırılan bardaktan su içilmez… Ama şimdi yoksun. Neyse iyi geceler.. Bıy.